Akınla tam olarak bir aydır beraberdik. Nasıl yaptık bende tam anlamadım ama başardık. Kimse öğrenmedi. Hem Akın Çukura dönükten beri daha çok görüşüyorduk. Babamı görmek için bahane bulup kahveye geçiyordum ve kahveden gittiğimde Akın peşimden geliyordu.
Çukura döndüğünde baya bir rahatladık.
Yamaç abi onu af etti. Benimde Yamaç abiyle aram iyileşti. Ama bir konuda kimse değişmedi-
Babam beni hala Çukurdan biriyle görmek istemiyordu ve Yamaç abim bizden hala şüpheleniyordu.Şu an Akın tam yan taraftaydı.
Kahvede amcalarıyla ve Babasıyla oturuyordu ve ben Aşevinde Sultan Anneye ve ablalara yardım ediyordum."Ayşe, oturmayı bırakıp Cerene yardım mı etsen acaba?"
Sultan Anne gelinini azarlayınca o hemen kalkıp yanıma geçip çorbayı karıştırmaya başladı. Akının annesiydi ve benim kayınvalidem olacaktı ama şu kadını hiç sevmiyordum. Gerçekten denedim ama o kadar soğuk ki, ona ısınmak mümkün değil.
Antarktikada orman yakmak daha kolaydı.Kendi düşünceme sırıttım.
Selim abi tam tersiydi. Tamam o çok konuşmazdı, Cumali abi gibi deli değildi ama sessizce her şeyi izliyordu. Seviyordum Selim abiyi."Ceren?"
"Efendim abla?"
Saadet abla bana kocaman gözlerle bakıyordu. Kollarında İdris. Beni bir yana çekti ve çekinerek gülümsedi.
"Ceren sen kahveye girebiliyorsun ya-"
"Sende girebiliyorsun abla."
"Yok ben hayatta girmem. Neyse sen bi girip Salihe bi bakacan mı? İdris kaç gündür yüzünü görmedi, az gelse oğluyla ilgilense, Saadet abla çağırdı dersin."
Başımı salladım. Ne diyim, abla Haklıydı. Damla ablayla ben hariç kadınlardan kimse kahveye girmiyordu nedense. Akını görmek içinde bahane bulmuştum. Bir taşla iki kuş.
Ellerimi yıkadıktan sonra saçlarımı düzeltip kahveye geçtim. Kapıdan içeriye girince ilk olarak Akın beni fark etti. Beni görünce yüzünde bir gülümse büyüdü. Çok dikkat çekmeyelim diye hemen gözümü ondan ayırıp abilere selam verdim.
Babamın yanına oturmadan Salih abiden dışarıya çıkmasını rica ettim.
"Noldu Ceren, sorun mu var?"
"Var- yani yok ama var-"
"Ne diyon kızım sen? Var mı yok mu?"
Aşevine bakıp yine Salih abiye döndüm.
"Saadet abla gönderdi beni. İdris seni özlüyor, kaç gündür görmemiş- az ilgilensen.."
Salih abinin yüzünde üzgün bir gülümse yer aldı. Akınla böyle olmazdı değil mi? Yani- Bir gün evlendiğimizde, çocuklarımız olduğunda her gün dışarda olmayacaktı herhalde?
"Tamam bakarım, sağol Ceren."
Tam kahveye girmek istediğimde sesli bir patlama beni yerimden sıçrattı. Mahalle bir dakika içinde siyah arablarla sarıldı ve bizimkilerde kahveden çıktılar.
"Ceren kahveye!"
"Abi!"
Yamaç bana kızgın gözlerle baktı ama ben hala girmedim.
"Ceren!"
Akın bana seslenince yutkundum ama hala yerimden oynamadım. Onca kaosun içinde kimse bizi farketmedi, o yüzden Akın bana yaklaştı.
"Hemen."
Kahveye girip ne olup bittiğini içerden takip etmeye çalıştım. Genç bir adam Yamaç abinin karşısında duruyordu ve konuşuyordu. Tipi garipti.
Siyah saç, siyah sakal ve elinde silah. Silah nedense çok küçüktü. Silahı birine doğrulttu ve tettiği çekti ama- hiç bir şey olmadı."Dıkşın!"
Diyip delice gülmeye başladı.
Allahım ne biçim deli insanlar var bu dünyada?
Yamaç abi o herifle konuşurken sakin olmaya çalışıyordu ama adamda çok kışkırtıcı bir tip vardı. Ben sakin duramazdım.Adam birden başka bir silahı çekip birine ateş etti. Kim olduğunu göremedim ama Akına bişey olabileceğine kalbim indi.
On dakika sonra adamlar arabalarına binip Çukur terk ettiler. Herkes kahveye dönünce gözüm Akına takıldı. İyidi. Oh be.
"Kimdi bu?"
Diye sorunca herkes bana döndü.
"Merak etme kızım, önemli biri değil."
Babam beni sakinleştirmeye çalışıyordu ama az önce önümde silah patladı ve bu manyak herif Celasunun bacağına sıkmış. Ne demek merak etme?
Bakışımı Cumali abiye çevirdim. Yalvarıyor gibi bakıyordum ona, ama o da taş gibiyidi Maşallah. Kimse bana cevabımı vermeyince, yerimden kalkıp kahveden çıkmak istedim.
"Hop, nereye Ceren?"
"Eve abi?"
Cumali abi başını salladı.
"Olmaz, yalnız olmaz. Yeğen, kalk Cereni eve götür."
Gözlerimi devirdim ama içten Cumali abiye şükür duası okuyordum. Akın yerinden kalkıp bana yolu gösterdi ve sonunda beraber kahveden çıktık.
Eve gelince kapıyı açıp Akını içeriye aldım.
Tam ona sarılmak istediğimde o beni kollarına çekti ve rahat bir nefes verdi."İyisin değil mi?"
"İyim, bişey olmadı zaten."
Akın başıyla onayladı ve yanaklarımı avuçlarına aldı.
"Sence Yamaç fark etti mi?"
Diye sorunca Akın gözlerini devirdi. Bu saklambaç oyunu baya zoruna gidiyordu, farkındaydım ama başka çare yoktu.
"Ceren, seni seviyorum..."
Gülümsedim.
Akın beni seviyordu."Bizim için herkesin karşında durarım. Yamaçın, Babamın, Babanın! Bunu biliyorsun dimi?"
"Biliyorum Akın ama.. Olmaz. En azından şimdi olmaz, biraz burda yaşadığıma alışsın, Çukurda güvende olduğumu anlasın öyle söyleriz."
"Nasıl istersen gülüm."
Alnıma bir öpücük konduktan sonra eliyle çok hafifçe yanağımı okşadı. Bende gözlerimi kapattım ve bu anın tadını çıkardım.
"Seni çok seviyorum Ceren."
"Bende seni seviyorum Akın."
İkimizde aynı anda öpüşmeye başladık. Son bir kes Akının koksunu çekip ona sarıldıktan sonra evin kapısını arkasında kapatıp geri kahveye gitti..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-
عاطفيةKimse duyamaz. Kimse göremez. Kimse bilemez. Bizi biri öğrense, ikimizide mahv ederler. Sen benim SAKLIMsın.