Sabah uyandığımda Akının kolları beni sarmıştı. Bir dakika bile olsa bütün dertlerimizi unutup Akının boynuna sokuldum. Kokusunu çekip gözlerimi kapattım. Keşke her şey daha güzel daha kolay olsaydı. Her sabah böyle uyansaydık, gerçek evimizde olsaydık bütün ailemizle.
"Uyamdın mı prenses?"
Gülümseyerek başımı kaldırdım. Akının saçları çok tatlı gözüküyordu yeni kalkınca, sanki hiç ondokuz yaşını geçmemiş gibi.
"Uyandım prensim."
Akın hafif bir gülüş atıp beni daha da sıkı sardı. Ondan gelen sıcak gözlerimi yeniden ağırlaştırdı. Burda uyuyup gitmek vardı şimdi-
Ama olmaz.Akın bana dün akşam bir söz verdi;
Beraber halledeceğiz. Birbirimize koruyarak, birbirimize yalan söylemeden bu işi halledeceğiz."Akın?"
"Efendim?"
"Seni çok seviyorum. Ne olursa olsun sen benim masalımsın."
Akın kaşlarını çattı ve başımı eliyle kaldırdı. Gözlerine baktığımda gülümsemi içimde tutamadım.
Aşk her şeyi affeder. Bunu bana Akın öğretti.Ne olursa olsun, ne yaşarsak- eninde sonunda bu adama geri dönerim çünkü Akınsız Ceren olmaz. Cerensiz Akın olmaz.
"Ne oluyoruz sabah sabah?"
Ağzımdan küçük bir kahkaha kaçtı.
"Ne yani? Eşime onu sevdiğimi söyleyemem mi?"
"Bende seni seviyorum Ceren Koçovalı."
Vay be.
Gerçekten Koçovalı gelini olmuştum.
Onca yıl sonra. İlişkimizin ilk aylarını düşününce gülesim geliyordu."Cumali abinin bizi yakaladığını hatırlıyor musun?"
Şimdi Akında gülmeye başladı. O günü hatırlayınca Selim abi geldi aklıma. Çoktan mezarına uğramadık. Bugün uğrayacağımıza karar verdik ve bir süre eskilerden bahsetmeye devam ettik.
"Kalkalım mı?"
"Kalkalım."
Üçe kadar saydıktan sonra aynı anda ayaklandık. Hazırlandıktan sonra bişeyler atıştırdık ve sonunda evden çıktık. Akın Celasunun annesini görmeye gidecekti.
Ben arabada beklemeye karar verdim. Kadın zaten hastaydı, travma yaşıyordu- daha fazla telaşlandırmak istemedim.
İlk önce telefonumda uğraşıyordum. Celasunun telefonu araya araya bi hal oldum arabada. Açsa, o sesi bir daha duysam, emin olabilirdim.
Yarım saat geçince arabada bunalmaya başladım ve Akından hala bir çıt çıkmadığıma göre, etrafta biraz dolaşmaya başladım. Telefonuma baka baka sokakta ilerledim.
İçimde çok kötü bir his vardı bu konuyla alakalı.Umarım yanılırım ama o his bana Celasunun sağ olma ihtimali çok küçük olduğunu diyordu.
"Ceren, kafanı kaldır kızım."
O sesi duyunca hemen başımı kaldırıp istemeden nefesimi tuttum. Amca bana bakarken gözü telefondaki isme kaydı.
Celasun."Arama istersen. Celasun bizi hayal kırıklığına uğrattı gidişiyle."
"Celasun Annesini bırakıp gitmez."
Diye cevap verince Amcanın gözlerinde bir ateş yandı. Kendini iyi role koymak için o kadar çabalıyordu ki, ama ben bu adamın içini biliyordum. Kötüydü o.
Ne kadar denesede, asla İdris Koçovalı olamayacak."Yerinde olsaydım peşini bırakırdım. Evli bir kadına başka bir adamın yolunu gözlemek yakışmaz."
"Celasun benim kardeşim. Onu bulmadan asla durmam..."
Amca yüzünü buruşturup burnundan soldu.
Dediklerimi beğenmedi galiba."Göreceğiz."
Diye fısıldayıp yanımdan geçti. Tuttuğum nefes ağzımdan kaçınca rahatladım. Bu adam gerçekten iblisti. Birisine yanaşınca ter basıyordu insanı.
"Ceren!"
Akının sesini duyunca hemen yolumdan geri dönüp arabaya kadar koştum. Doğruca Akının kollarına düştüm. Akın yavaşça vücudumu kendisine çekip sarılışıma karşılık verdi.
"Bişey mi oldu?"
Diye sorunca, az önce Amcayla karşılaşmamı anlattım. Akın benim uzak durmamı istedi ve bende tamam diyip geçtim. Zaten daha önemli konular vardı, Celasunun annesi ne dedi?
"Karaca gelmiş Celonun ziyaretine. Anneside bunları konuşurken duymuş. Beraber Amcadan kaçmak istemişler. Karaca Celasunun önden gitmesini istemiş arkadanda o gelecekmiş ama... Karaca hala burda. Celasun ise-"
"Ortada yok."
Akının sözünü bitirdiğimde aklıma kötü kötü şeyler geldi. Bütün bunları düşünmek bile istemiyordum. İkimizde kiminle konuşacağımızı çok iyi biliyorduk.
Karaca Koçovalı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLIM. - AKIN KOÇOVALI-
RomanceKimse duyamaz. Kimse göremez. Kimse bilemez. Bizi biri öğrense, ikimizide mahv ederler. Sen benim SAKLIMsın.