46-) "Tehlikenin Ucunda."

4.4K 296 144
                                    



Bölüm Kırk Altı

"Tehlikenin Ucunda."

Ш

●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

8 saat önce...

Uzun, ince bir kadın silueti çerçevesi kuruyup çürümeye başlamış pencerenin önünde oturuyor, sert kahvesinden yükselen dumanlar tüyler ürpertecek derecede soğuk havaya karışıyor ve soluk parmaklarının kavradığı fincandan ara sıra aldığı küçük yudumların sesi etraftaki sessizliği kısa bir anlığına bozuyordu.

Başka bir siluet karanlığın arasından sessizce sıyrıldığı vakit, Eylül, yabancının varlığını sezmiş lakin arkasını dönme tenezzülünde dahi bulunmadan kafasına dayatılan namlunun soğukluğu karşısında hiçbir tepki göstermemişti. Acele etmeden fincanı aldı yeniden ve bir diğer sıcak yudum için dudaklarını araladığında ise genç adamın sert bakışları karanlığı yarıp geçerek kadını buldu.

''Bir kere soracağım,'' dedi Yekta, parmağı tetikte gergin duruyor ve omuzlarını dik tutuyordu. ''Dolunay nerede?''

Eylül ise istifini hiç bozmadı, sanki hemen arkasında ona seve seve ölümü sunabilecek tehlikeli bir adam yokmuşçasına kahvesinden başka bir yudum aldıktan sonra başını hafif bir hareketle yana doğru çevirdi. Yine de Yekta'yı karanlığın arasından seçemedi, yalnızca uzattığı silahın parlak metal namlusunu görebildi ve varla yok arasında kibar bir gülümseme dudaklarını süsledi.

''Sıradan bir üniversite öğrencisi için oldukça ilginç birisin, doğrusu,'' diye mırıldandı boşluğa doğru, sözlerini ise arkada dikilen genç adam yakaladı, kabzayı kavrayan parmaklarını sıkılaştırdı ve karşısında gereğinden fazla sakin kalan kadının kafasına varlığını yeniden hatırlatmak istercesine namluyu yaklaştırdı.

''Dolunay,'' diye tekrarladı, haftalardır tükenmiş sabrını sınamak için hiç de doğru bir zaman olmadığının sinyallerini vermekten de çekinmedi. ''Ne yaptın ona?''

Eylül kibar bir hareketle boğazını temizledi, oturuşunu biraz daha dikleştirip pencereden dışarıya kısaca bir göz attı. Her nedense keyfinin yerinde olduğunu hissetti ve bu ukalaca gelebilecek kabalığı görmezden gelme konusunda fazlasıyla cömert davranacağını düşündü. Yalnız, ''Bilmek istiyorum,'' dedi dışarıdaki karanlığı bir şeyler seçebiliyormuş gibi izlerken. ''Bulunması oldukça zor biriyimdir,'' dedi, ''beni nasıl bulduğunu bilmek isterim.''

Yekta'nın bütün bunlar için sabrı yoktu lakin karşısındaki yabancı kadının olağanüstü derecedeki özgüveni ve rahatlığı boşuna olamazdı, öylece tehdit ederek, korkutularak konuşturulabilecek biri olmadığını anladı ve her ne kadar istemese de bu oyuna uymak zorunda kaldığını hissederek namluyu indirdi. Ağır adımlarla Eylül'ü geçti ve karşısına gıcırtılar çıkaran eski bir sandalyeyi çekerek oturdu, silahı masanın üstüne koyma konusunda çekinmedi.

Matruşka'nın Kalbi : DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin