33-) ''Ben ve Şeytanım.''

5.1K 337 547
                                    

Матрёшка

Bölüm Otuz Üç

''Ben ve Şeytanım.''

● Bölüm şarkısı: Soap&Skin - Me and the Devil



Ш

''Me and the Devil,

was walking side by side,''

Çok uzaklardan gelen bir tını, boğuk sözler ve tiz enstrüman sesi yankılanıyor depoda. Sanki bu eve, bu zamana hatta bu dünyaya bile ait değil, başka bir boyuttan geliyor bu nakarat.

''Anlamıyorsun,'' diyor Kuklacı bu sırada, gür sesi müziği bastırıyor. Dizlerini kırmış ve genç kızın önünde eğilmiş bir şekilde duruyor, gözleri tehlikeli bir imayla parıldıyor. ''Anlamamakta diretiyorsun!''

Dondurucu bir soğukluktaki depoda yankılanan gür sese kulaklarını tıkamak istedi kız lakin gözlerini kapatsa ve kulaklarını tıkasa dahi kaçamadığı bu iblisi yine yok sayamadı. Sindiği duvar köşesinde titreyerek önünde birbirine sıkıca bağlanmış kollarını kaldırdı ve bir nebze de olsa vücuduna sararak soğuktan korunmayı denedi lakin beyhude bir çabaydı bu. İç çamaşırları dışında hiçbir kumaş parçası yoktu üzerinde ve soğuk, iliklerine kadar sinsice işliyor, tenine alevlerden de acımasız kırbaç darbeleri savuruyordu.

Kuklacı, karşısında titreyerek yok olmaya çabalayan bu kızın hallerini izledi bir süre, başını omzuna doğru düşürdü kızın ondan gizlemek istercesine göğsüne doğru gömdüğü yüzünü daha da rahatça görebilmek için ve en nihayetinde parmakları uzanıp kızın çenesini kavradı, tutup kaldırdı.

Kızın nefretle harmanlanan bakışları yukarıya tırmanıp onu bulduğunda da, ''Şans'ı ben öldürmedim,'' dedi, sanki az önce ortalığı birbirine katmamış gibi sakin bir şekilde, neredeyse fısıldarcasına konuşuyordu. ''Sen öldürdün. Sana söylemiştim, onu kurtarmamı istediğinde onu kaybetmenin tek sorumlusu sen olacağını söylemiştim.''

İri iri damlalar önce kızın buz kesilmiş yanaklarına, ardından da dudağına, dün geceden kalma yarasına doğru süzüldü usulca. ''Zorunda değildin,'' derken hıçkırıklarını yutup durduğundan kelimeleri birbirine karıştı, ''Öldürmek zorunda değildin,'' diye son bir çabayla daha toparladı kelimelerini.

Kuklacı'nın istediği sözler değildi bunlar, istediği ifade değildi kızın yüzünde beliren saf nefret ve kin. Sinirle tuttuğu çeneyi, parmak boğumları beyazlaşıncaya kadar kuvvetle sıktı, ''Sana söylemiştim!'' diye bağırması kızın boğuk inlemelerine karıştı depoda. ''Kimseye değer veremezsin demiştim!''

Fakat kızın aklı hâlâ daha Şans'ta, onun şaşkın, masum bakışlarında ve sürekli kesmek zorunda kaldığı karmakarışık saçlarındaydı. Tekrardan ağlamaya başladı kız, son birkaç gündür ağlamaktan, isyan etmekten ve üst üste cezalandırıldığı halde karşı çıkmaktan başka hiçbir şey yapmıyormuş gibi, yine kontrol edemedi hıçkırıklarını.

''Şans'ı öldürdün,'' diye acı içerisinde mırıldanmaya, omuzları sarsılmaya ve göğsü hızlı hızlı inip kalmaya başlamıştı.

''It must be that old evil spirit,

So deep down in your ground.''

Matruşka'nın Kalbi : DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin