49-) ''İlk Kan.''

3.4K 277 401
                                    

.

Bu bölümde rahatsız edici gelebilecek içerikler bulunmaktadır. 


Bölüm Kırk Dokuz

''İlk Kan.''

Bölüm şarkısı: Agnes Obel - The Curse

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm şarkısı: Agnes Obel - The Curse

Ш

Yaptığı hatanın farkına, can alıcı sonuçlarına katlanana kadar varamayan insanlardanım ben.

Henüz, şu saniyelerde sonuçlara kadar bile varamasak da Aleksandr'ın buz gibi bakışları üzerime değdiği an pişman oldum her şeye. Bıraksalar, zamanım olsa başımı taştan taşa vurur, her şeyi geri alarak telafi etmeye çalışırdım.

Tek suçlusu benim.

Olan biten her şeyin, Aleksandr'ın adamlarının içeriyi kıyamet gününe çevirmelerinin, ziyaretçileri oradan oraya savurmalarının, masalara, kadehlere, kafalara inen sopaların, diğerlerine yardım etmek üzere araya girerek karşılık veren korumaların yaralanmasının, hepsinin ama hepsinin sorumlusu bendim.

Ve şimdi de benim için geliyordu. Direktif verdiği adamlardan birkaçının bakışlarının üzerime kitlendiğini ve bana doğru geldiğini gördüm fakat Yektalar onların olduğu tarafta kaldığı için hiçbir şey yapmadan öylece dikilmekte ve geleni beklemekteydim. Yekta da fark etti bunu, sinirli bakışları iki tarafta hızla dolanırken ani bir hareketle bana doğru gelmekte olan adamlara doğru atıldı ve ikisini tuttuğu gibi savurdu. Fazlası da vardı, Yekta'nın direndiğini gören diğerleri de koşarak katıldı fakat Yekta, onu defedip bana doğru gelmeye çalışan adamları bir türlü bırakmadı.

''Yekta!''

Barbaros ve Batu da müdahale etmek üzere koşturdular hemen ve Yekta'ya çullanan adamları hem dağıtmaya hem de benim tarafıma geçmelerini engellemeye çalıştılar ama onlar, korumalarla beraber 3-5 kişilerse karşı taraf 20'den fazlaydı. Her yer, çığlıklarla kaçışan misafirlerin arasından geçip terör estiren ve etrafı dağıtan adamlarla doluydu.

''Dolunay!'' diye seslendi Yekta da, bana doğru gelemiyor olduğundan, ''Git!'' dedi. ''Kaç!''

Fakat Yekta'nın arkasındaki adamın yükselen elinde bir tabanca görünce tiz bir çığlıkla, ''Yekta!'' diye atıldım ileriye doğru fakat nereden çıkıp geldiğini bilmediğim Uzay'ın, birden kollarımdan tutup beni durdurmasıyla beraber silahın büyük bir gürültüyle patlaması da bir oldu. Kulaklarımı ve kalbimi sağır eden, titreten bu ses gözlerimi kararttı birden, yere yığılıp kalacaktım eğer Uzay beni tutmasaydı. Tekrardan gözlerimi açmaktan ve insanların neden acıyla çığlıklar attığını görmekten korktum ama onu duydum.

Matruşka'nın Kalbi : DOLUNAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin