1.BÖLÜM: ÇEMBER

626 54 108
                                    

Evet, artık resmen başlıyoruz. Heyecan, kaos, entrika, kan, güç sizi bekliyor. O zaman hadi bakalım.😉

Yorum yapmayı ve beğenmeyi sakın unutmayın. Yorum yapın ki azcık eğlenelim.✍🏻

İyi ve keyifli okumalar! (Beddua etmeyin , günah shasjhaksjka)☺️

Şarkılar:Train Wreck-James Arthur/Billie Eilish - bellyache🎶

DEMİR PARMAKLIKLARIN ARKASI⛓️

1.BÖLÜM:ÇEMBER

Hapishaneye geldiğimde kalbimin atışı hızlanmıştı. Ülkeye yeni gelen düzenlemeye göre hapishaneler tek tip olacaktı ve karmaydı yani erkek kadın karışıktı.Hırsızlık yaptıysanız sadece hırsızların olduğu bir hapishaneye gönderileceksiniz, cinayet işlediyseniz katillerin olduğu bir hapishaneye gönderileceksiniz. Ve ben bir cinayet işlediğim için katillerini ,seri katillerin fink attığı bir yere gidiyordum. Ben de katildim ama ben bile isteye yapmamıştım.

Kim bile isteye birini öldürürdü ki. Psikopat değilse.

Kapı açıldı ve beni indirdiler. Kafamı kaldırdığımda sadece gökyüzünü görebiliyordum ve sekiz yıl boyunca sadece gökyüzünü görecektim. Hapishanenin kapısı açıldı ve gardiyan koluma girdi. Yürümem için bekliyordu ama benim adım atmak için bir hamlem yoktu. Bu yüzde kolumdan tutup ittirdi. Ayaklarım geri geri gidiyordu. İçeri girdiğimizde kapı ardımdan kapandı. Hapishanenin rutubeti ciğerlerime dolmaya başlamıştı. Keskindi. Kan kokusu gibi. 

Gardiyan beni yönlendiriyordu. Beni bir odaya soktuğunda ellerimdeki kelepçeleri çıkardı. "Soyun."dediğinde anlam veremeyerek baktım. "Kıyafetlerini çıkar!" Sert bir dille söylemişti. Kıyafetlerimi yavaş yavaş çıkardım. Yanıma gelerek arama yapmaya başladı. "Burası kurtlar sofrası. Eğer burada kuzu olursan, yem olursun. Başını eğme ama herkese de kafa tutma. Kendini savun ama sataşma." Bana verdiği hapishane kıyafetlerini aldım ve giymeye başladım.

Kurtlar sofrası.

Hazır olduğumda tekrar koluma girerek yürüdük. Kapılardan , koridorlardan geçtik. En sonunda odaların olduğu yere geldik. Bizi gören herkes tırabzanlara yaslanmış bizi izliyorlardı. Gittikçe kalabalıklaşıyordu ama tek bir yer vardı. Kapının hemen karşısındaki tırabzanda sadece sekiz kişi vardı. Ortada duran simsiyah giyinmiş adamın bakışları içimi ürpertmişti.

Ölümü hatırlatan bakışları vardı.

Odanın önüne geldiğimizde içeri girdim. Bir dolap, yatak, çalışma masası, tuvalet ,lavabo, vardı. "Kahvaltı saat sabah sekiz ile dokuz arasında. Siren yedi buçukta çalıyor. Öğle yemeği on iki ile bir arasında. Akşam yemeği ise altı ile yedi arasında. Saat ondan sonra bölüklerden çıkmak yok, on birden sonra odadan çıkamazsın kapılar kilitlenmiyor acil şeylerden dolayı.Aklın varsa geceleri dolaşmazsın. Kahvaltı bittikten sonra öğle arasına kadar terapiler ve kurslar var. Öğleden akşama kadar havalandırma. Anladın?" Başımı salladım.

Odaya girdim. Arkamdan kapıyı kapattığında içime bir sıkıntı çoktu. Sekiz yıl ben burada nasıl yapacaktım!? Özgürlüğüne düşkün biri olarak nasıl yapacaktım!? Kapı açıldığında şaşkınlıkla arkamı döndüm. Gelen kapının karşısındaki tırabzanda duranlardan bir tanesiydi. Yanıma gelerek kolumu tuttu ve yürütmeye başladı.

"Bıraksan!" Bağırdığımda daha sert çekti.

"Gel dedim sana!" Kız o kadar güçlü çekiştiriyordu ki hiçbir şey yapamıyordum.

DEMİR PARMAKLIKLAR ARKASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin