Ben önceden, yani bundan bir-iki ay önce asla başka yerde uyuyamazdım. Yatağım dışında bir yerde uyumak Çin işkencesiyle eşdeğerdi. Sabahlara kadar bir o yana bir bu yana döner dururdum.
Şimdi ise alışmıştım. Herhangi bir yerde uyumak normaldi benim için. Teyzemin veya Bay Kang'ın evi olsun ya da okul olsun fark etmiyordu. Oradan oraya sürükleniyordum.
Bugün de Bay Kang'ın evinde geçireceğim son gündü. Amacım Yoongi'yle olabildiğince az temasta bulunmak ve bir an önce okuluma dönmekti. Fakat anladığım bir şey var ki; hayat bana asla düşündüğümü vermiyor.
Uykunun en tatlı yerinde, rüya âleminin içinden henüz yeni yeni çıkmaya başlamışken aşağıdan gelen yüksek tartışma sesleriyle gözlerimi açtım. Bütün vücudum ağrıyordu. Bu yüzden pek aldırmadan uyumaya devam etmeye karar verdim ama bayağı hararetli bir tartışma olsa gerek, adamlar ses tonlarını asla alçaltmıyordu.
Uykudan tamamen sıyrılıp yorganı üzerimden attığımda kaşlarım çatıktı. Olanları yeni idrak ediyordum. Saat sabahın altısıydı ve Bay Kang'ın evinde tartışma mı vardı?
Aşağıya kulak kesildiğimde yalnızca boğuk sesler geliyordu. Yorganı üzerimden atıp yavaş adımlarla kapımı açtım. Sesler biraz daha netleşse de yine de pek bir şey anlaşılmıyordu. Yalnızca arada adımın geçtiğini duyabiliyordum.
Sessiz olmaya özen göstererek merdivenleri indim. Bizim yemek yediğimiz odanın yanında bildiğim kadarıyla büyük salon vardı ve sesler oradan geliyordu.
Sessiz adımlarımı oraya yönlendirdim. Kapı biraz aralıktı. Sesler şimdi daha netti.
"Böyle bir hatayı nasıl yaparsın aklım almıyor! Ben seni böyle yetiştirmedim!" Yaşlıca bir adam karşısındaki kadına bağırıyordu. Bay Kang ise ayakta öylece onları dinliyordu.
"Baba-" duyduğum sesle ağzımı kapattım. Teyzem kapıya arkası dönük durduğu için tanıyamamıştım onu.
"Kes sesini! Nasıl getirirsin çocuğu Areum? Bu hatayı nasıl yaparsın?" Yaşlı adam elini başına götürerek ovdu. "Yeonjin beni aramasa hiçbir şeyden haberim olmayacak. Haftalardır beni aramanı bekliyorum!" Adamın ses tonu oldukça yüksekti. Teyzeme bağırması hiç hoşuma gitmemişti. Ama içeri girmek şu anda yapabileceğim en saçma şey olurdu herhalde.
"Arayacaktım. Ama çocuk tehlikedeydi." Teyzemin ağlamaklı sesi adamın sert bakışlarını biraz olsun yumuşatmamıştı. Aynı ifadeyle bakıyordu teyzeme. Utanç duyuyormuş gibi.
"Bana sormadan bir şey yapmaman gerekirdi. Ama sen bir aptal gibi Ae Cha'ya ikinci kere ihanet ettin."
"Bu ihanet değil!" Teyzem bağırdı. Adamın yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu.
"Öyle mi? O çocuğu için kendinden vazgeçti ama sen yine çocuğu bunun içine sürükledin. Bu ihanet değil mi?" Gözlerim hızla dolduğunda biraz geri çekilip duvara yaslandım. Bu gerçek miydi? İçeride dedem vardı ve onunla ilk defa bu şekilde tanışmak son isteğim dahi olamazdı. Geçmişi geçmişte bırakmak gerekirdi belki ama onlar bırakamamış gibiydi.
"EĞER ONU GETİRMEZSEM ÖLECEKTİ." Duvara yaslanarak aşağıya doğru kaydım. Dizlerimi kendime çekip ıslanan gözlerimi sildim.
"Kendini böyle mi kandırıyorsun? Areum hiç değişmemişsin. Yoksa oğluna da böyle mi öğretiyorsun?"
"Sakın baba, sakın. Taehyung'u karıştırma."
"Sen Jimin'i karıştırdın çoktan ama. Çocuğa zarar gelmesin diye bu zamana kadar irtibata dahi geçmedim. Tek bir iz bırakmadım arkamda. Ne için? Sen bir gün onu al gel diye mi? Hayır Areum, hayır." Oturduğum yerden içeriye baktım. Dedem olacak kişi teyzeme parmağını sallıyordu. "Hadi benden habersiz bir boklar yedin, geçtim onları. O Chu denen şerefsize torunumun ayinini nasıl yaptırırsın? Taehyung'unkini bizzat ben yapmışken, Jimin'inkini nasıl böyle üstünkörü geçiştirebilirsin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore | yoonmin
FanfictionÇocukluğunu yetimhanede geçiren Jimin reşit olmasına yakın evlat edinilir ve kendisini bambaşka bir dünyada bulur. Sırlar, kehanetler ve ayinlerle dolu bir dünyada. "Ve onların içimdeki intikam ateşinden bile haberi yoktu."