Selam ben geldim. bu bölümü bir anda yazdım ve kontrol etmeden ariyoeum. Keyifli okumalar
Başımda felaket bir ağrı vardı. Bütün vücudum sanki sabaha kadar dayak yemişim gibi ağrıyordu. Ağlamak, etrafa saldırmak ve ölmek istiyordum. Ama üçünü de yapamıyordum şu anda. Çünkü Yoongi tepemde dikilmiş lanet serumun son damlasına kadar başımda bekleyeceğini söylemişti.
İtiraz etmedim. Zaten buna hakkım var mıydı bilmiyorum. Benim için bir hayat oluşturuyorlardı ama bu hayat hakkında benim en ufak bir fikrim yoktu. Herkes bana düşman mıydı? Yoksa hepsi dostum muydu?
"Deden seni aşağıda bekliyor. Konuşmak için sakinleşmeni istedi. Daha iyi misin?" Sonunda kolumdaki serum bitmişti. İğneyi düşünmeden çıkarıp kenara bıraktım. Yoongi'ye cevap dahi vermek istemiyordum. Olmamış gibi davranalım demişti ama olan olmuştu.
Yavaş adımlarla, tutuna tutuna merdivenleri indiğimde büyük salonun kapısı sonuna kadar açıktı. Sinir anıyla dağıttığım ortalık toplanmıştı. Bay Kang'dan büyük bir özür dilemeliydim.
"Jimin, iyi misin?" Ağlamaktan gözleri şişen teyzem birkaç adımda yanıma geldiğinde ben de aynı şekilde geri çekildim. Kime güvenmem gerektiğini bilmiyordum.
"Yaklaşma!" Dolu dolu gözleriyle geri çekilip yerine otururken arkasında kalan mavi saçlı çocuğu gördüm. Bakışlarını kaçırıyordu. Benden çekiniyor muydu? Ben Taehyung'u bile ürkütücek bir insan mıydım?
Bay Kang'ın yanına oturdum. Göz ucuyla hâlâ Taehyung'u izliyordum. Dedemin yanına gergin bir şekilde oturmuştu.
"İyiyim ben. Her şeyi duymak için sabırsızlanıyorum." Yoongi de içeri girmiş ve Bay Kang'ın diğer yanına oturmuştu. Ona bakmamak için ayrıyeten çaba sarf ediyordum. Beni kırmıştı. Çok fazla kırgın hissediyordum ona karşı.
"Anlatacak bir şey yok." Karşımdaki benden yaşça çok büyük adama çevirdim yerdeki bakışlarımı. Kendinden emin bir duruşu vardı. Otoriter birine benziyordu, ki bu sabah görmüştüm bunu.
"Bir şeyler olmalı. Duymak istiyorum. " dedim. Sesim kısılmıştı. Dudaklarım titremeye başlamıştı bile.
"Neyi duymak istiyorsun? Ne anlatayım sana?" Sesi biraz daha yumuşamış gibiydi. Bana acıyordu sanırım.
"Bilmiyorum, anlatın işte." diyebildim zorlukla. Derince bir iç çekti.
"Annenle baban öldüğünde sen henüz 4 yaşındaydın. Çok küçüktün. Annen ölmeden önce seni bana emanet etti. 'Baba oğluma çok iyi bak, onu Saligia'dan uzak tut' demişti. Ama başaramadım. Şimdi tam ortasındasın." Titreyen elleriyle beni yanına çağırdı. Gidip gitmemekte kararsız kalsam da gidip onun diğer tarafına oturmuştum.
"Çok güzel bir çocuksun. Sessiz ve sakin. Ama kendinin de farkında. Annen burada olsaydı seninle gurur duyardı." Elini saçlarıma götürüp okşadı. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyordum. Şefkati ve sevgiyi iliklerime kadar hissediyordum. Bir baba edasıyla incitmekten korkar gibi seviyordu saçlarımı.
"Her neyse, şimdiye dönelim. Teyzen bir şekilde seni getirdi ve artık bunun içindesin. Diğerleri gibi eğitim saçmalığına girmeyeceğim. Bu yaşamadan öğrenebileceğin bir şey değil." Elini çekip önündeki sudan bir yudum aldı. Her hareketini dikkatle izliyordum.
"Peki şimdi ne olacak?" Aklımdaki soruyu Taehyung sormuştu.
"Jimin eğer isterse benim yanımda yaşamaya başlayacak. Sizinle kalmak isterse onu her gün göreceğim. Bundan sonra yapılacak her ayinde on sırada olacak. Latince öğrenecek ve zamanı gelince Saligia'nın başında duracak. Yönetici olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore | yoonmin
FanficÇocukluğunu yetimhanede geçiren Jimin reşit olmasına yakın evlat edinilir ve kendisini bambaşka bir dünyada bulur. Sırlar, kehanetler ve ayinlerle dolu bir dünyada. "Ve onların içimdeki intikam ateşinden bile haberi yoktu."