Gözüme giren güneş ışıklarıyla açtım gözlerimi. Uykunun en güzel yerinde kavurucu yaz sıcağı resmen uyanmam için çabalıyordu.
Önce esneyerek nerede olduğumu idrak etmeye çalıştım. Birkaç saat önce yaşananlar aklıma gelince içime yeniden dolan heyecana engel olamayarak bir kıkırdadım.
"Uyandın mı tatlım?" Areum teyzenin dikiz aynasından beni bulan bakışları ve yumuşak sesi içimde güneşler açtırırken gülümseme engel olamıyordum.
"Teyze daha çok yolumuz var mı?" Yanımda duran abur cubur poşetine uzanıp kendime çilekli süt çıkardım.
"15 dakikaya evdeyiz." İçimdeki heyecan daha da artarken biraz olsun ferahlamak için sütümü hızlıca içmiştim.
Kafamı pencereye çevirdiğimde gördüğüm sonsuz gökyüzü yüzümdeki gülücüğü arttırmıştı. Yüksek binalar arkamızda kalmıştı ve biz etrafında aralıklarla yapılmış bahçeli evlerin içinden geçiyorduk. Bir müddet sonra evler de bittiğinde merakla etrafıma bakındım. Yaklaşık on dakika sonra da büyük bir evin bahçesine girmiştik.
"Burası bizim evimiz tatlım. Birlikte yaşayacağımız yer." Arabadan inmeden önce biraz etrafı inceledim.
Büyük bir bahçenin tam ortasında büyük iki katlı bir ev vardı. Bahçe kiraz ağaçları ve çeşitli ağaçlarla süslenmiş renk renk çiçeklere ev sahipliği yapıyordu. Koluma dikkat ederek arabadan indim.
Şimdi renkler daha canlı ve kokular daha güzel geliyordu burnuma.
"Anne." Duyduğum sesle arkamı döndüğüm büyük eve baktım. Mavi saçlı tahminimce benim yaşlarımda fakat benden biraz uzunca duran bir çocuk bize doğru koşuyordu. Ama ayağı birbirine dolanınca yeri boylaması ve hemen kendini toplayıp koşmaya devam etmesi bir olmuştu. Gülmemek için yanaklarımın içini ısırsam da teyzenin gülme sesini duymamla kendime hakim olamadım.
"Tae, biraz daha dikkatli ol. Acıdı mı bir yerin?" Mavi saçlı çocuk annesine cevap vermeden boynuna atlayınca imrenerek izledim onları. Teyze bir yandan saçlarını okşayıp bir yandan avuçlarını kontrol ediyordu. İyi olduğuna emin olduğunda bana döndü.
"Taehyung tatlım, bu Jimin." Taehyung annesinden ayrılıp birkaç adımda yanıma geldi. Hayranlıkla beni izlemeye başladığında aynı bakışlarla karşılık verdiğime şüphem yoktu.
"Çok güzel." diye mırıldansa da duymuş ve utanarak bakışlarımı kaçırmıştım. "Jimin-shi koluna ne oldu? İyi misin?"
"İyiyim Taehyung bu kadar resmi konuşmana da gerek yok bence."gülümseyip elini tuttum. "Şeftali toplarken ağaçtan düştüm." Dudaklarını büzerek kollarını boynuma doladı ve sıkıca sarıldı. Beklemediğim samimiyet karşısında afallasam da elbette karşılık veriyordum.
"Geçmiş olsun. Hadi içeriye gidelim. Odanı kendi elimle hazırladım. Umarım beğenirsin." Canımı acıtmamaya özen göstererek çekiştirdi beni. "Babam henüz gelmedi ama seninle tanışmak için sabırsızlanıyor." Anlamlandıramadığım bir güç beni bu mavi saçlı çocuğa doğru çekiyordu. Bir tanışıklık vardı sanki, ki olmasa şüphelenmeye başlardım asıl.
"Saçların çok güzel. Ben de maviye boyayacaktım ama maalesef yurtta yasaktı." Merdivenleri çıkmayı bitirdiğimizde bana döndü ve dudakları kare şeklini alana kadar gülümsedi.
"O zaman biz boyarız istediğin renge ne dersin?" Heyecanlı birkaç kıkırtıyla karşılık verdim.
"Bak şurası benim odam. Burası da senin. Bilerek odalarımız yan yana olsun istedim." İkimiz de heyecandan ve mutluluktan nefes almayı unutmuştuk sanki. İçimde mavi kelebekler geziniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Salvatore | yoonmin
Fiksi PenggemarÇocukluğunu yetimhanede geçiren Jimin reşit olmasına yakın evlat edinilir ve kendisini bambaşka bir dünyada bulur. Sırlar, kehanetler ve ayinlerle dolu bir dünyada. "Ve onların içimdeki intikam ateşinden bile haberi yoktu."