İyi okumalar :)
❤️
Önce beni tahta kulübeden çıkarmışlardı,sonra tuğrulu.
İkimizin eli bağlı,ve sanki idam edilecekmişizde,ikimizede diz çöktürmüşlerdi.Bu zamana kadar bütün sorunların yolunu bulmuştum. Bunun da bir yolunu bulurdum.Düşün kumsal düşün!
Önce kendimi sonra,tuğrula baktım.
Galiba bulmuştum!Tuğrulun ona baktığımı gördüğünde,o da baktı.Gözümü kırptığımda anlamasada ona bir işaret verdim.
"Ah!" dedim iki büklüm olarak.
Tuğrul dahil herkese bana baktı. Tuğrul nasıl bakıyordu bilmiyorum ama,umarım işaretimi anlamıştır.
İbrâhim telaşla yanıma eğildi.
"Noldu,iyi misin kumsal hatun?" dedi,başımı iki yana sallayıp timsah gözyaşları döktüm."karnım ağırıyor,yardım et İbrâhim!" dedim çığlık atarak.Telaşlanmış olmalı ki hemen ayağı kalktı ve etrafa baktı."Hemen sıcak su bulun!" dedi gerile gerile.Bu hareketlerine sabaha kadar gülebilirdim.Ama işlerimizde ciddi olmak farzdır. Olurda başarılı olursam ve ölmesem!
Yemin ederim ki halacığım
Sakladığın çikolataları yemeyeceğim.
Betülcüğüm! Başımın üstüne yemin ederim ki,seni bir daha korkutan şerefsizdir."İbrâhim! " dedim sızlanarak,tuğrul ise ağzında homurdanınca keyifim yerine geldi.
"Söyle hatun'um." diyip önüme eğildi. Ona şöyle bakınca fena erkek değildi.
Yeşil gözü,kahverengi gözleri ve dağılmış saçları, keskin yüz hatları ama gözümde tuğrul tek Yakışıklı erkekti."Ellerim acıyor." diyip süt dökümüş kedi bakışları attım. Öyle yumuşadı ki dokunsam uçacak gibi,bu harbi aşık olmuş bana lan!eh bende fena değilim be!hemen ellerimi çözmeye başladı.
"Yorgunum biraz kulübe de dinlesem mi,sende yanımda ol." dedim,ilk başlarda kurduğum cümleye sinirlendi ama sende yanımda ol dediğimde yine yumuşadı,Ruh hastası! Böyle de şerefsiz görmedim ya!başını sallayıp elini uzatınca tereddüt etsemde,elini tutum.Elini belime attığında irkildim ama belli etmedim.Beni kulübeye doğru yürütünce arkama baktım. Tuğrul öfke,sinir,ve hayranlık dolu bakışlar attıyordu.Bunları benden beklemiyordu.İçini rahatlamak amacıyla iki gözümü açıp kapatım.
Gülümsedi ama İbrâhimin belimde ki elerini görünce, dişlerini sıktı.Beni seviyor muydu? Seviyor olsaydı kıskanır derdimde,sevip sevmediğinden de emin değilim.Önüme döndüm,tahta kapıyı gıcırtılı bir sesle açtı ve beni içeri soktu.
"Su." dediğimde içeri baktı, ama su bulamayınca ,"Hemen geliyorum otur."diyip çıktığında büktüm belimi dikleştirip,hemen keskin birşey aramaya başladım.Küçük bir masaya benzeyen,tahtanın üzerinde ucu sivri bir demir gördüm. Küçük olduğundan,elime almak kolaydı.Aldığım gibi, avucumun içine bastırdım.İbrâhim elinde küçük bir su şişesine benzeyen bir şey getirdi.
"Al,yavaşça iç." diyip şişeyi ağzıma dokundurdu.Bi kaç yudum içip ağzımı geri çektim."İyi misin,hatun'um" dediğinde,burda kusmamak için kendimi zar zor zapt ettim. Başımı salladım,"Beni de mi öldüreceksen?" dedim titreyemeye çalıştım sesimle,kesinlikle bir oyuncu olmam daha doğruydu.Ellerimi tutu,
"Sana kıyamam ki..." dediğinde doğru yolda olduğumdan emin oldum. "Tamam,neden ellerimi bağlıyorsun o zaman İbrâhim?" dedim İbrahimi daha yumuşak söyleyerek,doğruymuş tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır diye. O da biraz durdu,cevap bulamadığında,"Elini bağlamam." dedi,hevesle başımı salladım.Eliminden tutup ayağı kaldırdığında içeri bir kişi girdi elinde kaynamış su vardı,bu işimi kolaylaştırırdı."Beyim,su." dediğinde elinden hemen aldım."İşime gelir,hemen iğleşirim." dedim naif sesimle.Bi elimde sıcak su diğerinde ise küçük demir parçası.
Kulübeden çıktığımızda,tuğrula göz göze geldik.Beni baştan aşağı süzdü ve rahat bir nefes aldı,bu hareketi karnımda kelebekler uçuşmasına neden oldu,ah be adam! Sen benim sonum olacaksın."Bu geçici sadrazama bi çift lafım var."dedim alayla tutuğum sesimle.Ve elimdeki sıcak suyu eline verdim.O da sinsice güldü,şeytan diyor ki çak ağzına da marsa yolla.Ama işte şeytan diyor!Tuğrula doğru yürüdüm.Pür dikkat beni izliyordu. Önünde durup,yanında eğildim.Elimi hep dokunmak istedim saçlarına sertçe tutum.Affet be! Bu hareketim canın yakmış olmalı ki inledi benimse canımdan can gitmişti."Sen,değil..." dedim ve yavaşça elimdeki demir parçasını arkasına doğru elinin hizasına attım. Ve eğildim yerden kalkıp devam ettim."Yerini İbrâhim hak ediyor. " dedim çünkü gönlüm daha ağır sözler kullanamazdı.İnsan aşık olduğu, sevdiği birini kırar mıydı?
İbrâhimin elindeki sıcak suyu yavaşça aldım,ve çevik bir hareketle beş kişinin asker gibi dizildiği yere sıcak suyu yüzlerine döktüm.Beşi kükreyerek yere çöküp kıvrım kıvrım kıvrandılar,İbrâhimin konuşmasına izin vermeden bacak arasına bir tekme attım ve yumruğumu çenesini attım.O yere düşüp bağırdı. "Yakalayın,bu tuğrulun sürtüğünü!" dedi üzerime,yedi,dokuz kişi gelince koşarak kulübeye girdim. Kapının arkasına geçtim ve orda olan büyük tahtayı parçasını elime aldım.
Tahminen üç saniye sonra burda olurlar.
1...
2...
Ve bingo, içeri hepsi girince tahtayı üzerlerine sert bir şekilde bırakıp hemen ordan çıktım. Kapıyı kendime çekip uzun ve kısa dikdörtgen şeklinde olan tahtayla kapıya yasladım.En azından beş dakika vakit kalırdı bana,tam arkama döndüğüm an yüzüme inen tokatla yüzüm sağa düştü.Bana tokat atmak? O kişiye öfkeyle baktım. "Seni gebertirim,şerefsiz köpek!" diyip yumruğumu karnına attacakken elimden tutup ters çevirince, acıyla çığlık attım.
"Beni kandırmaman lazımdı,hatun!" dedi kulağıma doğru tıslayarak.
Lan valla bunlar, taştan yapılmış agam! Bu ne cüsse ve kuvvet!
İbrâhimin kükremesiyle,elimin serbest kalması bir oldu.Arkama döndüğümde,iki çift alev alan kahverengi gözlerele karşı karşıya geldim. Sonunda be! Tuğrul İbrahimin ensesinden tutumuş sıkıyordu."Benim olana,benim himayemde olan bir hatuna dokunmak mı işte bunun affı yok! " diye bağırdı.Mal görmüş gibi tuğrula baktım. Benim olana mı? Lütfen biri cimciklesin beni! Rüyaysa kalbim acır!Elimi cimciklediğimde,gerçek olmasıyla çığlık attım.İbrâhimin çenesine öyle,bir yumruk indirdim ki anında yere yığıldı. Hemen tuğrula sarıldım.Erkeksi kokusunu gizlice içime çektim.Onunda elleri saçlarımda gezindi.Kulübenin kapısına güç dayanlamsıyla hemen tuğruladan ayrıldım. "Gidelim!" dedi ve elimden tutup koşmaya başladık. Bi kaç dakika koşmuştuk ki kapının gürültüyle kırılması bir oldu.Daha da hızlandık,yeni yeşil olan ve çiçek açan ağaçların kokusu burunuma vurdu.
Ve acı bir inleme,yanma...
Sırtımda hissetiğim yanma ve acıyla öyle bir çığlık attım ki kuşlar uçtu.
Durdum ve dizlerimin üstüne düştüm, çünkü gücüm kalmamıştı...🦋
Son.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OSMANLI'NIN KAYIP TACI(BİTTİ)
Fiksi Sejarah#Osmanlıya ait bir kurgu! Arkeolog olan kumsal demirkan,görev aldığı bir kazı çalışmasında, siyah ve kırmızı renklerinden oluşan bir taç bulmasıyla kendisini osmanlı döneminde bulur... Sadrazam olan tuğrulla tanışır,peki kumsal başına geleceklerd...