7. Bölüm: Zalim Kurt ve Tavşan
"Taehyung?!"
"Lütfen yola devam edin. Herkes durdu."
Belime dolanmış kolunu çekip karnımdaki elimin üstüne elini koydu. "Neyin var? Karnın mı ağrıyor? Miden mi bulandı yoksa? Ters gittiğinden mi?" diye hıphızlı sıraladı.
"Et dokundu galiba."
"Hos-"
Hemen karnımda olmayan elimi dudaklarına doğru bastırdım. Gözleri büyüyünce irkilip elimi geri çektim. "Özür dilerim. Ne olur yola devam edelim." Sesim ağlamaklı çıkıyordu.
"Taehyung, yüzün kireç gibi oldu. İndireceğim seni şi-" derken kafamı iki yana salladığımdan lafını kesti. Ağzımın içine bakıyordu. Utancımdan ağzımı zar zor açtım.
"Hacetimi gidersem yeter."
Gerçekten ağlayacaktım şimdi. Tüm ordu benim karın ağrım yüzünden durmuştu. Neden durduğumuzu öğrenmeleri acayip utanç verici olurdu. Bu yüzden karnımdaki feciliğe rağmen yola devam edelim diye ısrar ediyordum.
Kral Jungkook Hoseok'u yanımıza çağırdı yine de gür sesiyle. Orduyu onun komuta etmesiyle ilgili kısaca emir verip Kehribar'ı hızla tenha bir yere doğru ilerletmeye başladı. Orduya rezil olmak istemediğimi anlamıştı.
Kral Jungkook'a çoktan rezil olmuştum ama bunu düşünecek kadar halim kalmamıştı. Karnımdaki acı öldürücü bir boyuta gelmeden müdahale etmeliydim.
~~~
"Karnın nasıl?" diye merakla sordu.
Utana sıkıla konuşuyordum. "Daha iyi majesteleri, teşekkür ederim."
"Bir sonraki durağımıza biraz daha yol var. Burada bir süre daha bekleyelim."
Başımı eğdim. Beklememiz daha iyi olurdu. Henüz karın ağrım geçmemişti.
"Nasıl dokundu ki sana et? Ben de aynı etten yedim. Başka kimsenin de şikayeti gelmedi kulağıma. Böyle bir şey olsa mutlaka haberdar ederlerdi beni. Yağlı yerinden mi çok yedin, o mu dokundu?"
Olay çözer gibi konuşması çok komikti. Eli bir anda çenesine gidiyordu düşünürken. Farkında olmadan dudağının altındaki benin çevresinde geziniyordu parmakları.
"Külliyen benim hatam majesteleri. İlk defa et yiyorum. Böyle olacağını tahmin edemedim."
"Ne? Daha önce yemedin mi et? Hayvanlarınız vardı bir sürü."
"Evet, ancak biz hayvanları tarımda kullanıyoruz. Bu yüzden onları kesmeyiz."
"Ben de ihtiyaç listenize hayvan yazdırmayınca zaten var diye düşünüp ekletmediğini sanmıştım."
"Hayır. Bu kadar dokunacağını bilsem yemezdim zaten. Tadını merak etmiştim sadece." derken bakışlarımı utançla yerde gezdirip ayağımla yerde çukur açmaya çalışıyordum.
Gülümseyerek karşılık verdi. "Ben de bilsem o kadar yemene müsaade etmezdim. Başka bir sıkıntı hissediyor musun?"
Bağırsaklarımın kayışı koptu, daha ne olsun?
"Hayır. Karnım ağrıyor sadece. Özür dilerim sizi de alıkoyduğum için."
Ağzının içinden bir şeyler geveledi. "Efendim?"
"Yok bir şey. Sana demedim."
~~~
Helanın yanından ayrılmadığımdan hava iyice kararmıştı. Ordu ne alemdeydi acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The King Invincible | Taekook
FanficKral Jungkook eli çenesinde bir süredir sehpasının üzerindeki haritaya bakıyordu. Aslında dikkatli bakıldığında gözünün tek bir yerde takılı kaldığı anlaşılıyordu. Kesinlikle haritadaki küçük ve yeşil renkle işaretlenen yere bakıyordu: Kim Ülkesine...