23. Bölüm: Kaçış, Sıvayış, Kapanış

245 33 125
                                    

23. Bölüm: Kaçış, Sıvayış, Kapanış

Saçlarım hâlâ kurumamıştı. Aklımı kaçırmış gibi kulübenin içinde koşturuyordum. "Ne yapacağım şimdi?!" Bir anda durdum. "Kral Jungkook ya buraya gelirse!" Kulübenin camından baktım. Ortalıkta yoktu. Lakin her an olabilirdi. "Çıkmalıyım buradan!"

Üstümü büyük bir hızla giyindim. Havlum bile orada kalmıştı. En azından köpüklü kalmadığıma şükredip kulübeden dışarı attım kendimi.

Tanrım! İçliğimi çıkarmak üzereydim!

Kral Jungkook'un orada ne işi vardı ki? Kendisi izin vermişti. Gece geleceğini söylemişti. Ben de biraz yaramazlık yapmaya karar vermiştim.

Suyun içindeyken bir anda arkamda birini hissedince ödüm kopmuştu. Elim içliğimin iplerindeyken yönümü döndüğümde gözleri fıldır fıldır dönen majestelerini görmüştüm ve bu daha çok korkmama sebep olmuştu. Bakışları vücudumda hayâsızca geziyordu.

Ben şaşakalıp yerimde put kesilirken onun da hareketsizlikte benden pek bir farkı yoktu. Yalnız bakışları oynuyordu. Başka bir aleme geçiş yapmış gibi görünüyordu.

Sudan koşar adım çıkıp üstüme kıyafetimin üstünü aldım. Ancak arkama baktığımda Kral Jungkook'un aynı yerde suyun içinde olduğunu gördüm.

Orada ne işi vardı? Yüzmeye mi gelmişti ya da o da yıkanmaya mı gelmişti? Lakin yıkanmaya ya da yüzmeye gelen adam niye üstünde kıyafetleriyle suya girerdi ki? Ne saçı ıslanmıştı ne kıyafetleri. Yalnız belden aşağısı girmişti suya.

Peki, ben dibime gelene kadar nasıl fark etmezdim onu?

Sarayın bahçesinde Baekhyun'a çarptım. "Yavaş!" Ne dediğini anlayabilecek bir durumda değildim. Eblek eblek ona bakıyordum. Saçımı tuttu. "Yeni mi yıkandın? Bari saçının kurumasını bekleseydin."

"Efendim, ne?"

"İyi misin canikom? Yolda hayalet mi gördün?"

"Yok, görmedim kimse." diyince gülmeye başladı. Niye güldüğünü anlayamıyordum, sadece onu izliyordum. "Hayalet görme ihtimali varmış gibi cevap veriyor bir de!" diyip gülmeye devam etti.

"Biraz önce ne demiştin?" Anlayamaz gibi baktı. "Taehyung, sana bir bardak su vereyim mi?"

"Su olmaz!"

Yerinde irkildi. "Beni korkutmaya başladın." Gözlerimi kırpıştırdım kendime gelmek için. "Senin sarayda ne işin var?" diye sordum.

"Kutlamadan kalan dağınıklığı topluyoruz. Doğal olarak buradayım." Kafamı salladım aşağı yukarı sadece. "Nereye bakıyorsun?"

Ona döndüm hızla. "Hiçbir yere." Şüpheli bakışlarla baktı bana. "Majesteleri... Görürsen haber ver olur mu?"

"Bir diyeceğin mi var?" Kızdım en sonunda. "Of, ne çok sorgu sual ettin! Gelince haber ediversen ölür müsün?"

"Tamam, ne kızıyorsun? Biz dün gece Chanyeol..." Gerisini duymamıştım. Çevreye bakıp duruyordum. Onu görünce ne yapacağımı bilmiyordum. "Majesteleri geldi!"

"Ne?! Nerede?!" diyip hızla toplanan süslerin ardına saklandım. Evet, onu görürsem ne yapacağımı da bulmuş oldum böylelikle.

"Yok majesteleri falan. Beni dinlemiyorsun diye öyle söyledim." Sinirle saklandığım yerden çıktım. Şimdi kafa göz dalacaktım ona. "Bir saygısızlık mı yaptın Taehyung?"

Ona baktım, yere baktım, sağa ve sola da baktım. İçimde değişik hisler vardı. Sinir desem sinir değil, telaş desem telaş değil, heyecan desem o da değil. Ancak yerimde duramayacak gibi hissediyordum. "Ben gidiyorum!!"

The King Invincible | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin