30 Bölüm: Bıçak Kimin Elma'sında?

195 27 123
                                    

30. Bölüm: Bıçak Kimin Elma'sında?

"Kaldı iki! Ya Baekhyun ya Chanyeol. Kimin üzerine koyuyorsunuz bahsinizi?"

"Ben Baekhyun diyorum. Her yerde gözü kulağı var, meraklı bir tip. Bilmediği bir olay yok. Ondan daha iyi casus olamaz."

"Chanyeol de çok sessiz. Asıl sessiz olandan kork demişler. Bana kalırsa saman altından su yürütüyor da haberimiz yok."

"Baekhyun, kendi en yakın arkadaşını bile sattı. Dört yıldır günde iki öğün kavga ediyorlar. Karakteri casusluğa daha yatkın."

"Chanyeol mıntıka temizliği için bile içeri kimseyi almıyor. Biri benim pisliğimi temizleyecek de ben de onu odama almayacağım, yok daha neler! Oda arkadaşlarının dediğine göre eşyalarına dokunulmasından da hoşlanmazmış. Sakladığı bir şeyler var kanımca. Nereden geldiği bile belli değil ayrıca."

"Majesteleri getirmedi mi onu orduya? Ben güveniyorum şahsen. Ağzı var dili yok. Gözü sadece işinde."

"Belki de sırf buraya özeldir sessizliği; sesi başka krallıkta yankı yapıyordur da haberimiz yoktur."

"Neyse ne kardeşim! Bıktım, kelle koltukta! Karşı krallığı alalım da bitsin bu tantana! Kim vurduya gideceğiz diye korkuyorum."

"Yarası olan gocunurmuş. Niye bu kadar zoruna gidiyor? Eğleniyoruz işte."

"Ağzını topla lan! Ben ülkemi de kralımı da satmam! Canımı bunlar için vereceksem her daim vermeye hazırım!"

Benim onları dinlediğimi fark edince sustular. Lakin Chanyeol de Baekhyun da casus olamazdı. Onları susturmuş olmanın verdiği özgüvenle ters bakışlar atıp işin aslını öğrenmek için bizimkilerin odasına gittim.

Baekhyun da Chanyeol de ortalıkta yoktu. Jimin ağlıyordu ve Yoongi onu teskin etmeye çalışıyordu. Şimdi gerçekten sinirlerim bozulmuştu. "Jimin, neden ağlıyorsun?" diye kızacak oldum neredeyse.

Jimin ağlayan gözleriyle bana öylece baktı. Bir tuhaf olmuştum. Cidden ölümüz çıkmış gibi ağlıyordu. Ancak böyle bir şeye izin veremezdim.

Jimin'in cevapsızlığına karşın Yoongi'ye döndüm. "Yoongi, majesteleri nerede?"

Jimin'den çektiği bakışları beni buldu. "Majesteleri, odasında olmalılar. Chanyeol'le Baekhyun'u huzuruna çağırmamı emrettiler."

Söylenenler doğru muydu yani?

Oradan nasıl çıktığımı hatırlamıyordum bile. Fakat kışladan çıkamadan onların gelmesiyle yerimde kalakaldım. Kral Jungkook'un bakışları... Onun bakışları hayra alamet değildi.

Herkes toplandığında aynı yerdeydim. Meydandaydım ve herkes selam durmuşken ben ortalıkta Kral Jungkook'a bakıyordum. Chanyeol ve Baekhyun aramızda kalmışlardı. Onları çekip almak istiyordum.

Gözlerini kaçıran Kral Jungkook'tu ve bana döndüğünde gözleriyle gitmemi işaret etti. Beklediğim işaret bu değildi; ancak ona güvenmeyi tercih ettim.

Sırada Jimin'in yanına vardığımda gözlerinin de burnunun da kızarık olduğunu gördüm. Ona bakınca ben de ağlama isteğiyle dolmuştum. Ağlamayı kesmişti ama yutkunurken bile acı çektiği yüzünün buruşmasından belliydi.

Chanyeol'e diz çöktürmüşlerdi. Hâlâ inanmak istemiyordum. Yerimden ilerlemek istediğimde Kral Jungkook beni gözleriyle durdurmuştu.

Baekhyun'a kılıç getirmişlerdi ve Baekhyun o kılıcı tutmuştu.

Chanyeol kaderine razı gibiydi. Ne af dileyip ağlıyordu ne karşı çıkıyordu. Öylece bekliyordu. O sessiz, sakin, kimsenin işine burnunu sokmayan, yegane işini askerlik bellemiş çocuk casus muydu yani?

The King Invincible | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin