3. Bölüm: "Orduma Katıl."

422 43 56
                                    

3. Bölüm: "Orduma katıl."

Bir eli ensemde bir eli de bileklerimdeydi. Yüzümün sağ tarafı bedenim gibi dolapla iç içe geçmişti.

Başta boş bulunup sudan çıkmış balık gibi çırpınsam da tutuşunun sıkılaşmasıyla ve solumda gördüğüm boy aynasındaki yansıma vücudumdaki ellerin krala ait olduğunu lanet ederek bir kez daha hatırlamama sebep olunca sakince bekledim.

"Ne yapıyorsun burada?"

Bura benim odam. Asıl sen ne yapıyorsun burada?

Boynumu biraz daha ittirince bir ah çektim. "Sana soru sordum!" Ne kelam edeceğimi yine şaşırmıştım. Canımın derdine düşünce beynimin konuşmayla ilgili bölümü çalışmıyordu.

"Ben... Üstümü değiştirmeye gelmiştim."

Tüm gün ecelime yürüdüğüm yeterli gelmemiş gibi şimdi koşuyordum. Beyaz ışık çok yakındaydı. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde...

"Değiştirdin mi bari?"

Konuşma taraflarından biri kral olduğu için ve ben dolapla bir olduğum için daha da acayipleşiyordu. Bedenim dolaba biraz daha yaklaşırken "E-evet." diye kekeledim. Dolapla olan münasebetsiz ilişkimden biraz sonra çocuk bile peyda olabilirdi.

Aynadan sinirli ifadesini görebiliyordum. "Evet ne?"

"Evet, majesteleri."

"Ben burada uyurken mi yaptın bu işi? Benim olduğum odada..." Dudaklarımı dişledim. Evet tam da burada sen uyurken yaptım bu işi. "Burası benim odam. Yani eskidendi. Benim odamdı. Tüm esvaplarım burada. Sizin burada olduğunuzu bilsem gelmezdim."

Ensemdeki eli giydiğimin içinde kalan saçlarımı aheste aheste dışarıyla buluştururken bir yandan da kulağımı yalayan nefesiyle konuşuyordu. "Buraya üstünü değiştirmek için geldin, benim burada olduğumu bilmiyordun lakin beni gördün. Gerisin geri çıkman gerekirken üstünü burada değiştirdin. Galat bir yer varsa düzelt Taehyung."

"Yok, kralım."

Hareketlerim böyle dile dökülünce daha da saçma görünmüştü gözüme.

"Orduma katıl."

Duyduğum şeyle birlikte bileklerimi elinden kurtarıp arkamı döndüm. Tam gözünün içine bakıyordum. Bir umut, yanlış anladığımı düşünüyordum.

Biraz geri çekilip bana nefes almam için alan bıraktı. Benden bir karşılık gelmeyince de düşüncelerini izah etmeye başladı.

"Bir askerde bulunması gereken meziyetlere sahipsin. Askerim olmanı istiyorum." Ağzından çıkanı kulağı duymuyor olmalıydı. "Efendim... Ben kılıç tutmayı bile bilmem. Bağışlayın ancak ne tür bir meziyete sahibim, anlayamadım."

"Tüm gün seni seyrettim. Tuttuğun kayıtlar son derece tertipli. Yaptığın iş bölümü akla yatkın. Güçlüsün ve aynı zamanda kralın yanında üstünü değiştirecek kadar cesursun."

Benim hareketlerimden daha saçma bir şey varsa o da bu adamın konuşmalarıydı kesinlikle.

"Övgünüze layık görülmekten onur duydum. Fakat sözleriniz mübalağa içeriyor. Sandığınız gibi bir askerde bulunması gereken özelliklere sahip değilim. Ayrıca ne at binmeyi ne de ok kullanmayı bilirim."

Kaşları çatıldı. "Övgümü kabul etmeme cüretini mi gösterdin biraz önce?" Sanki hakaret etmişim gibi sorması kanımın donmasına sebep oldu. "Bir askeri gözünden tanırım. Öne sürdüğün sebepler asker olmana engel değil. Sıkı bir talimle bunların hepsini öğrenebilirsin."

The King Invincible | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin