9. Bölüm: Orduda İlk Gün
Bahçeden odama dönerken kafam sarayın genişliğinden hayli karışmıştı. Zaten herkes her yerdeydi. Sarayda henüz bir gördüğümü bir daha görmesem de her gördüğümün yüzündeki ifade aynıydı. Herkes ayrı bir meşguliyet içinde bir yerlere ulaşmaya çalışıyordu. Yanlarından geçince hızlarından rüzgar yapıyordu.
Kral Jungkook odama asker üniformamın ölçüleri için terzi göndereceğini söylemişti. Bu yüzden terziden önce odada olmaya çalışmıştım. Fakat yolumu zor bulduğumdan terzi ben gelene kadar kapımda ağaç olmuştu.
Neyse ki sakin huylu birine benziyordu. Binlerce kez özür dilemiştim ve geleli çok olmadığını söyleyip nezaket göstermişti.
Getirdiği mavisi yoğunlukta üniformaların çoğu üzerime tam olmuştu. Ölçü için yeniden uğraşmamıştık. Genç çırağı yapıyordu işi, usta da kontrol ediyordu. Birkaç kısaltılması gereken yer çıkmıştı şimdiye kadar. Onlara da sabunla çizik atıyorlardı.
Kafam hiç bilmediğim ve girmeyi hiç istemediğim bir ortama giriş yapacak olmanın verdiği gergin hissiyatla doluyken terzinin sohbet etme çabalarına karşılık vermekte zorlanıyordum. Ancak "Majesteleri bedeninizi iyi tahmin etmiş. Çok işleri yok. Çabucak hazırlarım bunları." diyince dikkatim farklı yöne çekilebilmişti. Hâlâ muhabbetine ayak uyduramadığım terziye nazikçe gülümserken ben de Kral Jungkook'un vücut haritasını pekala çıkarabileceğimi düşünüyordum.
Konuşmaktan bir zaman sonra vazgeçen terzi yüzüm nasıl bir şekle girdiyse tekrar konuşma ihtiyacı duydu. "Yoruldunuz mu?" diye sordu. Bu sefer verebilecek bir karşılık bulmuştum. "Biraz. Üniformalar çok fazlaymış. Bu kadarını nerede giyeceğim?"
Bir süredir muhabbet kurmaya çalışan terzi fırsatını bulunca şevkle açıklamaya koyuldu. "Bunların hepsinin ayrı ayrı yeri var. Örneğin bunu koşu yaparken giyersiniz, bunu talim yaparken, bunu ayak işleri yaparken, bunu özel günlerde, bu geceliktir..." diye sayıştırıyordu. "...Zırh, miğfer gibi savaş zamanı lazım olan asker aksesuarları da vardır. Lakin onlarla ben ilgilenmiyorum."
İmdat!
Rahatlamak için niyeyse Kral Jungkook'un vücudunun ölçülerini almayı seçen aklım yeniden ordusal meselerle meşgul oldu ve bu Kral Jungkook'u tanıdıktan sonraki neredeyse her gecem gibi uykusuz bir gece geçirmeme sebep oldu.
~~~
Askerlerin talim yeri diye uzak bir yere gideceğiz sanmıştım. Ancak saraydan çıkıp yürüme mesafesiyle bile kısa süren bir yolun sonundaki kapıdan geri içeri girmiştik.
Herkes Kral Jungkook'u selamlıyordu. Ben ve diğer muhafızları da arkasında yürüyorduk. Arkasında yürüyen diğer muhafızların aksine benim üniformam Kral Jungkook'u selamlayanlarınki gibiydi.
Çok uzun süren bir selamlamaydı. Sağda ve solda öbek öbek ayrılmış asker toplulukları vardı. Benim ülkemde gördüğüm ordu buzdağının açıktaki kısmıydı. Oraya buradaki öbeklerden yalnızca birini getirmiş gibi duruyordu.
Yangın zaten bizimki gibi bir tarım arazisinde hızla yayılırdı. Bir grup askeri getirme sebebi yangını yönetmek içindi. Hesap etmediği tek şey buğday tarlasından çıkmayı reddedenler ve onların arasına dalan Bogum'la bendim.
Selamlama merasimi bitince kılları kıpırdamadan duran askerler Kral Jungkook'un rahat komutu vermesiyle sol ayaklarını açıp yerdeki bakışlarını karşıya yönelttiler. Kral Jungkook'un gözüne söz verdiği kişi bakabiliyordu sadece.
İlk defa gördüğüm biri Kral Jungkook'a tekmil verdi. Bu kişinin adı Jun Myeon'muş ve ordunun komutanıymış. Kral Jungkook orduya yeni katılacak kişinin ben olduğumu söyleyince kafamı eğmiştim sadece. O da tepeden bir bakışla beni baştan aşağı süzmüştü. Sert mi davranmaya çalışıyordu yoksa gerçekten benden hoşlanmamış mıydı, anlayamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The King Invincible | Taekook
FanficKral Jungkook eli çenesinde bir süredir sehpasının üzerindeki haritaya bakıyordu. Aslında dikkatli bakıldığında gözünün tek bir yerde takılı kaldığı anlaşılıyordu. Kesinlikle haritadaki küçük ve yeşil renkle işaretlenen yere bakıyordu: Kim Ülkesine...