13. Bölüm: Bir Köprüde Karşılaşan İki İnatçı Keçi

249 40 75
                                    

13. Bölüm: Bir Köprüde Karşılaşan İki İnatçı Keçi

"İçimizden birinin kellesi gidecek."

"Ne?!"

Baekhyun'a döndüm. Sarayın bahçesindeki süsleri söküyorduk. Kimsede, ben hariç, neşe kalmamıştı. Kral Jungkook bile sabah bizi selamlamaya gelmemişti.

Eğlence o dakika bitmiş herkes hızlıca toparlanmaya başlamıştı. Bugün de sarayda görev alan ben dışarıya belli etmemeye çalışsam da keyifle süsleri çıkarıyordum ta ki Baekhyun konuşana kadar.

"Elmaya bıçak sapladı."

Jimin, Baekhyun'a attığım anlamaz bakışlara dayanamayıp lafa girdi. "Bu majestelerinin dilinde 'Elmanı keserim.' demek."

"Ne elması?" diye sorduğumda Baekhyun başını havaya doğru kaldırıp boynunu gözler önüne serdi. "Adem elması... Kelleye karşılık kelle."

"Umarım kellesi gidecek casus ordudan biri değildir." diye korkuyla devam etti konuşması. "Sen niye korkuyorsun?" diyince Baekhyun Jimin'in dediğine inanamaz gibi baktı. "Ne korkacağım be?"

"Kesin gıybet yaparken ağzından mühim bir bilgi kaçırdın değil mi birilerine? Susmayan dilin başına bir gün bir iş açacak."

"Kime ne söyleyebilirim ki? Benim gibi ehemmiyeti olmayan biri nasıl bilgiler bilebilir ki? Sarayda olan biteni sarayda olmamana rağmen en iyi sen bilirsin."

"Ne demeye çalışıyorsun?" diye sesini yükseltti. "Yoongi'yi kastediyorsan ondan malumat falan almıyorum ben. Böyle bir şeye o da ben de cüret edemeyiz."

"Aferin sadık asker, tam üstüne bastın. Majestelerinden bizzat alıyorsundur bilgileri. Komutandan bile kıdemlisin."

"Kapa çeneni Baekhyun! Komutandan kıdemli olsam niye ayak işi yapayım burada? Zaten sinirim tepemde."

Baekhyun'un yüzüne alaycı gülüşü yerleşti. "Niye? Sevgilinle cilveleşemediniz diye mi?"

Jimin sinirle Baekhyun'un üstüne doğru yürümeye başlayınca kolundan çekiverdim. "Devam ederseniz ikiniz de kellenizden olabilirsiniz. Nerede olduğumuzun farkında mısınız? Odada yersiniz birbirinizi."

İkisi de bana şaşkınca bakıyordu. Tanışalı çok az bir zaman olmuştu ve kavga etmedikleri tek bir ana şahitlik etmemiştim. Haklılığımı fark edip şaşkınlıklarını üstlerinden atarak bir şey demeden işlerine döndüler. Zaten biraz daha devam etseler Kral Jungkook'a yakalanacaklarını da o saray kapısından çıkarken anlamıştık.

Kral Jungkook sarayın kapısından yalnız çıkmıştı. Yanında saray muhafızları yoktu. Baştan aşağı simsiyah giyinmişti. Kara saçları ve kara gözlerine son derece uyum sağlayan bu kıyafetiyle kitaplarda bahsi geçen, gizemli, kötü kahramanlara benziyordu.

Bahçedekiler olarak selam durmuştuk fakat eğildiğimizi gördüğünden emin değildim. Kimsenin yüzüne bile bakmadan umursamazca bahçenin içinde kaybolmuştu çünkü.

"Eyvah! Siyah giyinmiş." Baekhyun bugün felaket tellalı gibiydi. Jimin yerine tersleyen bendim ama bu sefer. "Ne olmuş? Yasta olan adam pembe mi giyseydi?"

"Yasta olduğunda siyah giyinmez Taehyung, beyaz giyinir. Siyah giyinmesi kötüdür. Majestelerinin 'Bana bulaşmayın.' deme şeklidir. Ağzını bıçak açmaz siyah giydiği günler."

"Siyah giydiğinde söyleyeceğim bir şey varsa ertelemeyi seçerim. Ertesi gün söylerim." diye de Jimin, Baekhyun'u tamamladı.

Kral Jungkook'un giysisi bile mesaj veriyordu. Her hareketi ayrı bir mânâ taşıyordu. Elma bile sıradanlığını kaybediyordu o eline aldığında. Kelimelerin bir asıl bir yan anlamı vardı onun yanında.

The King Invincible | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin