Ne kadar olmuştu bilmiyorum. Ama sayamadığım saniyeler onun omzunda yattığım vakit boyunca, onun belime sardığı kolları kadar uzun ama bir o kadar hızlı geçmişti. Nasıl bu hale gelmiştik. Nasıl bir anda bu kadar samimi ve yakın hale gelmiştik? Neden onun yanındayken bir şekilde kendimi hep ona alışıkmış gibi hissediyordum?
Saate bakmak için omzundan kalkıp telefonumu cebimden çıkardığımda normalde gitmem gereken saatin az da olsa geçtiğini gördüm. Konuşmak için kafamı ona çevirdiğimde bakışlarını üzerimde bulmayı planlamıyordum.
Daha sonradan kafama dank eden bazı şeylerle ayağa kalktım. "Ben artık gerçekten gitmeliyim." dediğimde o da ayağa kalktı. Ben söylediğime karşılık git demesini falan beklerken o hiç birşey yapmadı ve gitmem için önümden çekilerek yan döndü. Afallasamda bozuntuya vermeden önünden geçip yürüdüm.
Parktan çıkmak üzereydim ki adımı söylemesiyle olduğum yerde durdum ve ona döndüm. Bana doğru yürümeye başlamıştı. Ne olmuştu yine? Dibime kadar geldiğinde. Yine susuyordu. Ne düşünüyordu da susuyordu? Ben onu çözmeye çalışırken o yine beklemediğim bir şey yaparak beni kendine çekti.
Önce sımsıkı sarıldı ve saçlarımı sevdi. Daha sonra kendisinden uzaklaştırıp alnıma kısa ama anlamadığım hislerle dolu derince öptü. Ve ardından hızlıca uzaklaştı.
Yürüdüğü yere baktığımda motorunu gördüm. Yamaha YZF-R6.. Çocukken hayalini kurduğum motor... Şimdi onda vardı.
Motora dikkatlice göz gezdirdiğimde yan kapağında ki resim dikkatimi çekti. Bir kız vardı. Dalgalı saçları esintiden uçuşuyordu, karşısında bir oğlan vardı uzaktan ona bakıyordu.
Altında ise güzel bir şekilde yazılmış Mahperi yazısı vardı.
Anlamı vardı belli ki. Oraya fazla baktığımı fark ettiğimde gözlerimin baktığı yönü değiştirmek istedim. Ama bana baktığından dolayı hareket edemiyordum. Uzağımda olsa da kasktan görünen gözlerinin gözüme kenetli olduğunu görebiliyordum. Gözümün içine bakarak köklediği gazla sokaktan kayboluşunu izledim.
Beynimin içinde yankı yapan düşünceleri süpürmek isteyerek çıkardığım kulaklığımı tekrar taktım.
-------------------------------🥁------------------------------
Sabah deli gibi öten alarmımı kendimde bulduğum zar zor güçle kapattıktan sonra derin bir nefes verdim. Dün eve geldiğimde babam gelmemişti, annemle kahvaltı yaptıktan sonra anneme iyi gelir umuduyla birşeyler yaparak vakit geçirtmiştim. Oysa vakit, sanki bize karşı gelerek canımız daha çok yansın diye sahildeki kum tanelerini tek tek sayarak ilerlemişti.
Toparlanacak gücü kendimde bulduktan sonra sıcacık yatağımdan çıktım. Perdelerim açılmıştı, az da olsa ışık giriyordu içeriye. Büyük ihtimalle sabah annem açmıştı. Cama baktığımda gördüğüm kadarıyla hava kapalıydı ve rüzgar esiyordu...
Sabah rutinimi hallettikten sonra giyinmek için odama geçtim. Okul kıyafetlerimi giydikten sonra üzerime giymek için deri ceketimi çıkardım. Havanın soğuk olduğu belliydi. Saçlarımı ise salık bıraktım, gece boyu ağladığımı belirten göz altı morluklarım ve solmuş yüzüm çokta iyi görünmüyordu, daha çokçası korkunç görünüyordu. Bir kaç küçük şeyle yüzümü kapatmaya çalıştım. Tamamen kapanmış olmasalar da en azından artık korkunç değildi ve yüzüme hafif renk gelmişti. Daha fazla oyalanırsam geç kalacağımı bildiğimden hızla çıktım evden.
Tam da tahmin ettiğim gibi okula geldiğimde beni gören Elfin ve kızlar soru yağmuruna tutmuştu ardından da her yerimi kontrol etmişlerdi. Onlara gerçeği elbette söylemeyecektim, bu yüzden bir kaç küçük yalanla geçiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
Chick-LitKüçükken birbirini kaybeden 2 çocuk şans eseri seneler sonra aynı okulda karşılaşıp, bilmeden birbirlerinin hayatlarına dahil olursa ne olur? Kaderin bitmek bilmeyen oyununa nasıl karşılık verirler? Kader gerçekten bir olanları karşılaştırır mıydı...