"Toparladım bütün kırgınlıklarımı
Yeniden saydım beni üzdüğün zamanları"Kırgınlıklarımı toparladım toparlamasına ama kendimi toparlayamadım. Saatler oldu, ay yerini güneşe bıraktı da ben seni bırakamadım..
Zeyneplerin beni eve bırakmasının üzerinden 8 saat geçmişti, sabah olmuştu.
Neyse ki bugün Cumartesiydi, okul derdi yoktu.
Zeynepler beni eve bıraktığında önce girip ılık bir duş aldım, çıktığımda annemler gelmişti onlarla yalandan bir kaç sohbet ettikten sonra yorgun olduğumu ve uyuyacağımı söyleyerek odama geçtim.
Ama ne uyuması? O da ne? Odama geçtiğimden beri yatağıma oturmuş, kulağımda kulaklıklarım camdan dışarı boş boş bakıyordum.
Ara sıra ağlıyordum, ara sıra sövüyordum. Uyumayı denesem de olmamıştı.
Kalbinize koyduğunuz birinin yaptıklarını kaldırmak kolay değildi. Üstüne bir de benim sürekli düşünüp kafamda kurarak kendimi daha da üzmelerimi koyarsak... Durum çok vahim oluyordu.
Saat sabahın altısıydı. Kendime gelmek için yataktan kalkmaya karar vererek ayaklarımı uzattım. Ayaklarım yere bastığı an gözlerimin önüne düşen siyah perde beni yerle bir etti..
🥁
"Durumu nedir doktor bey?"
"Hala stabil, hasta kendine gelmeden bazı testleri yapamıyoruz maalesef o yüzden uyanmasını beklemeliyiz."Kimdi bu konuşanlar? Doktor ne alakaydı? Neden gözlerime tır binmiş gibi açamıyordum.
Yüzümü buruşturduğumda cılız bir sesin "A-a doktor bey! Doktor bey! Yüzünü buruşturdu kendine geliyor sanırım!" diye bağırdını duydum.
Sonunda gözlerimi az da olsa açabildiğimde odadaki beyaz ışık tekrardan kapamama sebep olmuştu.
Doktorun olduğunu düşündüğüm iki parmak gözlerimi açarak sırayla ışık tuttuğunda etraftaki sesleri daha net duymaya başlamıştım.
Yüzüme takılı olduğunu bile farketmediğim oksijen maskesini yüzümden çıkaran doktor yanındaki hemşireye birşeyler söylüyordu.
Odada gözlerimi gezdirdiğim zaman Zeynebi, annemi ve babamı, Feriti ve Berkayı ayakta durup bana bakarken gördüm.
"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Afra hanım?" Konuşan doktorla dikkatimi ona verdim.
"Biraz yorgun." diyerek cevapladım. "Bir de, bomboş." diyerek eklediğimde Zeynep'in gülümsediğini gördüm.
Kafamı tekrar onlara çevirdiğimde annem ve Zeynep içi gidiyor gibi bakıyordu, babam sorgular gibi, Ferit ve Berkay ise güçlüsün sen dercesine gülümsüyorlardı.
Sadece bir erkek için bu durumlara mı düşmüştüm ben? Nerde güçlü Afra?
Şaka gibiydi. İnanmak istemiyordum, sadece bir erkek yüzünden bu hallere düşmüş olamazdım. Başka bişey olmalıydı. Acaba ölücek miydim? Ya da ölümcül bir hastalığım falan mı vardı.
Dinlenmemi ve akşama doğru testler yapıldıktan sonra taburcu olabileceğimi söyledikten sonra doktor ve hemşire çıkmıştı odadan.
Annem yanıma gelip önce yüzümü sıvazladı. Sonra iki yanağımdan öpüp şükür duaları etmeye başladı.
Emir Arsal...
Yorulmuştum artık.
Yapmak zorunda olduğum şeyler beni de çevremi de dağıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
ChickLitKüçükken birbirini kaybeden 2 çocuk şans eseri seneler sonra aynı okulda karşılaşıp, bilmeden birbirlerinin hayatlarına dahil olursa ne olur? Kaderin bitmek bilmeyen oyununa nasıl karşılık verirler? Kader gerçekten bir olanları karşılaştırır mıydı...