Emir Arsal...
Afra'yı evine bıraktıktan sonra bateri çalma isteğime karşı gelemeyerek odama geçtim. Odadaki bütün perdeleri ve ışıkları oda aydınlık olmayacak şekilde kapattım.
Sadece o fotoğrafın üstündeki ışığı açtım. Mahperimin, bateri takımımın hemen arkasında yer alan, nota sehpasında ki dosyadan 4. Sayfayı, mahperimle fotoğrafımızı açtım.
Ne zaman bateri çalmak istesem o fotoğraf o an aklıma neyi getiriyorsa onu çalıyordum. Hayatımda büyük bir yere sahip ve her şeyimde o bilmese bile yer alan mahperim... O bilmese de olurdu. 8 senedir bilmiyordu zaten. Diğer yarımdı o benim. Ve yine... O bunu bilmese de, ATE'nin de dediği gibi ellerim ellerinde
tamamlandım, diğer yarım... Zamanı gelince anlarsınız bu cümleyi..:)Bağlı olan bilgisayardan şarkıyı açtım ve elime aldığım bagetlerle eşlik etmeye başladım.
"Tüm iplerimi bile sana doladım
Tüm siyahları renklerine boyadım
Korkmuyorum, karanlığa gözlerimi kapadım
Çünkü biliyorum, yakın bana adımın"Biliyorum Afram, biliyorum güzel kızım yakın bana adımın...
🥁
Afra Işık...
Bugün hava güzeldi. Annemin hazırladığı bir kaç atıştırmalığı yedikten sonra odamda hazırlanmaya başlamıştım. Üzerime ceket almayacaktım. Saçlarımı ise mandal tokayla topladım. Yüzüme renk vermesi için bir kaç şey sürdükten sonra çantamı alıp evden çıktım. Durağa doğru yürürken telefonuma gelen bildirim dinlediğim şarkıya verdiğim dikkatimi dağıtmıştı. Kimden geldiğine baktığımda bilinmeyen numara olduğunu görmemle kaşlarımı çatmıştım. Geçen günde gelmişti fakat o an ilgilenememiştim. Geçen attığı ve şimdi de attığı mesajı merak ederek smslere girdim.
'Yardımlarım beni her ne kadar yaralasa da senden esirgemeyeceğim..'
'Yaptığım iyilikleri unutma olur mu? Çünkü ben o iyilikler yüzünden mahvoluyorum..'
Noluyorduk be! Bu mesajlarda neyin nesiydi. Biri benimle dalga geçiyor olmalıydı. Bana yardım eden kim vardı? Kim bana yaptığı yardım yüzünden mahvolabilirdi ki?
Gelen dolmuşu kaçırmamak için telefonu hızla kapatıp cebime attım ve dolmuşa bindim.
Yine prova vardı bugün. 29 Ekime az kalmıştı. Ozan hocanın dediğine göre provalar daha sık olacakmış artık.
Dersimize giren Felsefe hocasından izin alarak dersten çıktım. Prova için müzik odasına girdiğimde öğrencilerin ve ozan hocanın çoktan geldiğini gördüm.
Hocayla konuştuktan sonra oturmak için yer baktım. Emir'in en arkadan işaret ve orta parmağını birleştirerek bana yaptığı gel işaretini görmemle oraya ilerledim. Yanındaki boş koltuğa oturduğumda Emir'in bakışlarını üzerimde hissediyordum. "Bir an hiç gelmiyceksin sandım mahp- yani Afra!" "Ahsen Hocanın derse gelmesi uzun sürdü ben ne yapayım?" Dediğimde emir iki parmağının arasına burnumu sıkıştırarak güldü. "Tamam tamam sakin ol bişey demedim." Ben afallamış bir şekilde ona bakarken bu süreç Ozan hocanın konuşmaya başlamasıyla bölünmüştü.
Ozan hoca kağıtları dağıtmam için görevlendirdiğinden masadan aldığım kağıtları tek tek dağıtmaya başladım. Sıra Alper'e geldiğinde alması için uzattığım kâğıtları almadı sadece yüzüme bakıp sırıtıyordu. Ne yapıyordu bu çocuk? "Alsana Alperen?" diyerek tekrar uzattığımda elimdeki kağıtları almak yerine bileğimi tuttu. Ne oluyoruz aminakoyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHPERİ
ChickLitKüçükken birbirini kaybeden 2 çocuk şans eseri seneler sonra aynı okulda karşılaşıp, bilmeden birbirlerinin hayatlarına dahil olursa ne olur? Kaderin bitmek bilmeyen oyununa nasıl karşılık verirler? Kader gerçekten bir olanları karşılaştırır mıydı...