Kitabımızın ilk bölümüne hoşgeldiniz ✨
Başlama tarihini bırakabilir misiniz?
AMORF: Biçimi’ i belirli bir düzene uymayan.
MİSANTROPİ: "İnsanlardan nefret etmek, ürkmek veya sevmemek" anlamına gelir.
Almanya, Hamburg -
Önümdeki renk cümbüşüne bir bakış daha attım. Hayalimdeki gibi bir çizim olmuştu. Yine de aralara atılması gereken geçişler ve Amorfler* gerekiyordu. Boya ile kirlenmiş ellerimi umursamadan kupamı elime aldım. Saatlerdir çizim ile uğraşmamdan dolayı kupanın içindeki kahve soğumuştu. Ona rağmen düşünmeden içtim. Aklım ve fikrim tamamiyle çizimdeydi.
İçimdekileri dışarıya bu kadar kolay gösterebilmek, benim için en önemli olanıydı. Resim çizmek benim için bir varoluş sebebiydi. İnsanlardan, sokaklardan kaçıp renklere sığınırdım. İçimi anca onlar ile yansıtırdım.
Karşımdaki yapıtta duran ağaç dalının keskin hatlarını çizerken, gözlerimi tuvalde gezdirdim. Çizimi yaparken bütün olmalarına dikkat ediyordum. Hiçbir nesne ya da hiçbir gölge asla dikkat çekmemeliydi. Her bir kare, her bir renk birbirini tamamlamalıydı.
Dişlerimin arasındaki fırçayı alıp yaprakların üzerine gölgeler ekledim. Paletten renk alacağım zaman çalan telefonuma gözlerimi devirdim. Yerimden kalkmadan tuvalin arkasında kalan telefonuma uzandım. Elimdeki fırçayı yanımda tuvale destek olsun diye yerleştirdiğim bacakları uzun sehpaya koydum. Arayan Özgeydi.
"Alo?" dedim, elimi sehpanın üzerindeki beze silerken. Bu bez de çok kirlenmişti.
"Alo Seyran?" dedi Özge. Heyecanını sesinden anlayabiliyordum.
"Evet?" dedim sakince. Uzun uzun konuşmaktan asla hoşlanmazdım. Özge de bunu gayet iyi bildiğinden konuyu çok uzatmamıştı.
"Sergi salonun harika olmuş!" dedi mutlu bir şekilde. Derin bir nefes aldım.
"Teşekkürler. Sen ne yaptın, tabloları getirttin mi salona?" dedim yerimden kalkıp yatak odasına geçerken.
"Evet evet geldiler. Tek senin gelip dokunuş yapman kaldı." dedi. Özge görebilecekmiş gibi kafamla onayladım. Özge mükemmelliyetçi olduğumu bildiğinden önceden kendini aklamaya geçti. "Senin demediğin hiçbir şeye dokunmadık Seyran, salonun dizaynı sana kaldı." dedi.
Dağınık yatağımın üzerindeki anahtarı alıp bakışlarımı etrafta gezdirdim. Unuttuğum herhangi bir şey olabilirdi.
"Teşekkürler Özge. Salona geliyorum görüşürüz." dedim ve telefonu kapattım. Kapının arkasında mevsimlik hırkamı aldıktan sonra odadan çıktım.
Almanya'da sonbahar çok başka olurdu. Yapraklar sararır, hava ne soğuk ne sıcak olurdu. Yaz geceleri bitmiş, kış daha gelmemiş olduğu için insanı ferahlatan bir havası vardı. Hele bir de Hamburg'da yaşıyorsanız, dar sokakları size çok farklı dünyalar açardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fafnir | Yalı Çapkını
Fanfic"Hayat olmayan şeyleri iteceğim. Ve öldüğüm zaman aslında yaşamamış olduğumu görmeyeceğim." Gözleri ile resim sergisinde ki çizimlere baktı. Kendisini burada nasıl ve ne için bulduğunu bilmiyordu. Kapısından geçiyordu ve içeride tanıdık bir şeyler b...