"Pekala." dedi Brooke, kucağındaki Celestine'i yere indirirken. "Ne yapmam gerektiğini söyle."
"Biraz bekle. Ben hemen döneceğim." Brooke birkaç adım attıktan sonra söylemesi gereken bir şeyi hatırlayarak döndü. "Ve hiçbir şeyin sana herhangi bir hasar vermesine müsaade etme."
"Tamam."
Celestine koşarak uzaklaştı ve gözden kayboldu. Brooke ise rahattı, taa ki kanını donduran bir ses duyana kadar.
Bu, bir merminin sürülme sesiydi.
"İşe yaramaz askerlere ne yaparım, biliyor musun?" dedi arkasındaki kan donduran, sadist bir ses. "Onları öldürürüm."
Brooke arkasını döndü ve kişiye baktı. Patronu, Kızıl Lider, Tord karşısındaydı. Elindeki silahı yüzüne doğrulttu.
"Beni öldüremezsin! Tiffinany beni seviyor!" dedi Brooke.
"Sen öyle san." dedi Tord. "Sence ben karımın dediklerini takmıyor muyum? Kara Ordu askerlerinin kaçmasına müsaade ettikten sonra, bunu hak ediyorsun. Tiffinany ile birlikte buna karar verdik."
"Yalancı..." dedi Brooke.
Tord güldü. "Tiffinany kimin tarafında olur sence? Kocasının mı, yoksa onun bütün planlarını mahveden bir aslerin mi?"
"Muhtemel dostunun tarafında olur, diyorum." dedi Brooke, sırıtarak. O güldükçe, Tord'un gülüşü soldu.
"Ne diyorsun sen?" diye mırıldandı Tord. "NE DİYORSUN LAN SEN?"
Kahretsin, Tord'u kızdırmıştı.
Tord'un eli tetiğe gitti. Kahretsin, hasar alacaktı. Bu kadar yakın bir mermiden kaçmanın imkanı yoktu çünkü. Kahretsin. Uyanacaktı ve eski dostunu asla tanıyamayacaktı.
BAM!
Kurşun isabet etti, evet. Ama Brooke'a değil...
Tiffinany, Brooke'a ön tarafından sarılmıştı, kurşun onun sırtına girmişti.
"Heh." dedi Tiffinany, gülümseyerek. "Şu an uyanmana müsaade edemem. Bunu öğrenmene benim de ihtiyacım var."
"Teşekkür ederim..." dedi Brooke. Bir kez daha kurtulmuştu. Rüyasındaki Tord ise şok olmul bir halde kaskatı kesilmişti.
"Umarım dostum sen çıkarsın..." dedi Tiffinany. "Hadi..."
Tord, üzerine bastığı zemine doğru çekildi ve beyazlık arasında kayboldu. Tiffinany elini sırtına uzattı ve omurgasındaki kurşunu çıkardı. (Nazo: Bunun bir rüya olduğunu hatırlatma ihtiyacı duydum...)
"Hadi, Brooke." dedi Tiffinany, mermiyi onun avcuna koydu. "Git ve kurtar bizi bu bilinmezlikten."
Tiffinany, sırtı delik bir halde yere uzandı.
Brooke ne yapacağını bilmez bir halde orada kalakaldı. Gitmeli miydi? Onu bu halde bırakamazdı. Ama bu bir rüyaydı.
"Brooke, buraya!" dedi bir ses. Celestine'di bu.
Brooke, onun sesini takip etti. Duvara benzeyen bir şeyin önündeydi. Burayı daha önce nasıl fark edemediğini düşündü, ama hem duvarlar hem de ortam beyaz olunca fark etmemesi oldukça normaldi. Ve duvara tutturulmuş, kamufle olsun diye beyaz bir merdiven de vardı.
"Hadi, Brooke." dedi Celestine. "Çık hadi."
"Yardım et, Brooke." diyen küçük kızın sesi bir kez daha ortamda yankılandı.
"Acele et." dedi Celestine.
"Tamam, çıkıyorum." dedi Brooke. Merdivenleri bir çırpıda tırmandı ve hayal dünyasının bir üst basamağına çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eddsworld Fanfiction - Dört Aşk Hikayesi
FanfictionEddsworld'ün dört erkeğine dört ruh eşi... Yeterince adil, değil mi? Kapak tasarımı ile kitapta yer alan tüm çizimler bana aittir! Keyifli okumalar! #1 patrick - 22.12.2023 #1 edd - 26.12.2023