ANNİKA BEST QUENDİR BUNU İNKAR EDEN NAĞMERTTİ-
Ahem, tamam çok gaza geldim.
Ama Annika best Quen'dir. (Quen'i direk "Kuen" diye okuyun bu arada. E'lerden birini bilerek eksik bırakıyorum.)
Tamam neyse açın okuyun.
AYRICA BİR ŞEY DAHA EKLİYORUM
BU KİTAP ACEMİLİK ESERİM GERÇEKTEN BAZI KISIMLARINI ÇOK SEVSEM DE BAZI KISIMLARI CRİNGE'LİKTEN GEÇİLMİYOR GÖRMEZDEN GELİNNTamam okuyun.
---
Nefret ettiği bir kadınla evlenmesinin ardından, hayat Bradley için çok çekilmez hale gelmişti. Gloria Vanderbilt, onun için harika eş seçilmişti. Kadına baktıkça içinden kafasını duvarlara vurma isteği geliyordu.
Ve beteri. Gloria hamileydi.
Belki çocuklarını taşıyor olmasa belki bir ihtimal onu terk etme hakkına sahip olurdu, ama hayır. Eğer Gloria bir erkek çocuk doğurursa Klaus onu göklere çıkarırdı. Bu adamın erkek çocuklarına karşı olan takıntısı Bradley'yi sinir ediyordu.
Ama kendi açısından bakılacak olursa; karısı erkek çocuk doğurduğu zaman ailenin yüz karası, beceriksiz ve aptal Bradley olmaktan çıkardı. İyi bir şey, değil mi? Bunun için iğrendiği birisi ile yatmak zorunda kalmış olsa bile.
Marius ise, artık aldığı eğitimlerin yetersizliği bahanesiyle delinin teki bir adamın öğrenciliğine verilmişti. Adam öğrencilerini bir takım halinde ölümcül görevlere gönderiyor, nalları dikenler için ise hiçbir sorumluluk kabul etmiyordu. Bu, güya, onları geliştirecekmiş. Hadi bakalım.
Marius, gençliğinin en harika anlarında olduğunu biliyordu. On yedi yaşındaydı, güçlüydü, yakışıklıydı, ve henüz hiçbir sorumluluk almasına gerek yoktu. Tabii ki de bundan faydalanacaktı. Gönderildiği suikast eğitimlerinden tanıdığı bir kız vardı, fuşya rengine boyanmış saçları ve kıvrımlı vücuduyla Scarlett. Babasının haberi yoktu, çünkü Scarlett kendisinden bir yaş büyüktü. Ekipteki çoğu kişiden daha genç olması onun suçu değildi. Ciddi bir şey değildi, Marius da ciddi bir şey olmasını istemiyordu. Zaten bir yıl sonra babası ona kiminle evlenmesi gerektiğini söyleyecek ve Scarlett'ı bırakması gerekecekti.
Siyah saçlarını tepeden bir atkuyruğu şeklinde topladı ve aynada kendine baktı. Fena değildi, hiç fena değildi. Alnına düşen siyah tutamlları ikiye ayırdı ve malikaneden çıkmak için yola koyuldu.
Suikast eğitimi için yeni bir gün başlıyordu.
***
"Hepiniz beni dinleyin çömezler." dedi eğitmenleri, gür sesiyle. Sadece kastan oluşuyormış gibi görünen iki metrelik bir herifti. "Size yeni takım arkadaşınızı takdim edeyim."
Görevden önce üs olarak belirledikleri tıbbi deponun kapısı açıldı ve simsiyah suikastçı üniformaları içinde bir kız geldi. Kabarık, kuzgun karası saçları, koyu kahverengi gözleri ve sert bakışları vardı. Kız eğitmenden iki metre ötede durdu ve pozisyon aldı.
"Annika Bonaparte, göreve hazır, efendim!"
Bonaparte? Eğitmenin soyadıyla aynı değil miydi bu?
"Yeni üyenize planı anlatın. Ve görevi başarın."
Eğitmen sert adımlarla odayı terk etti.
"Görevi başaracakmışız." dedi Marius, yarım ağız sırıtarak. "Duydunuz mu ahali, görevi başaracakmışız."
Kalabalıktan uğultulu kıkırdamalar duyuldu. Hepsi kendilerine köpek muamelesi yapılmasından rahatsızdı, ama Marius'un hoşuna gidiyordu. Hayatı boyunca ilk defa farklı bir tavır görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eddsworld Fanfiction - Dört Aşk Hikayesi
FanfictionEddsworld'ün dört erkeğine dört ruh eşi... Yeterince adil, değil mi? Kapak tasarımı ile kitapta yer alan tüm çizimler bana aittir! Keyifli okumalar! #1 patrick - 22.12.2023 #1 edd - 26.12.2023