Polisler, önlerinde ters kelepçeli olan oğlan çocuğuna eşlik ediyordu. Bu baş belasını ıslah evinden uğurladıkları için çok mutluydular.
Çocuğun babası kapının önünde onu almak için bekliyordu. Oğlunun ne kadar değişmiş olduğunu görse şaşkınlıktan donakalırdı.
Çocuk iki yıl içinde uzamış, kasları belirginleşmiş ve olgunlaşmıştı. Siyah saçları da beline kadar uzanıyordu. Üzerinde sırt kısmı parçalanmış turuncu bir tulum vardı ve sırtındaki sopa izlerini görebilirdiniz. Yüzünde soğuk bir ifade vardı, ter ve kir içindeydi.
Marius güneş gözlüklerini kaldırıp başına taktı, oğlanı tepeden tırnağa süzdü. Şaşırmıştı, gerçekten şaşırmıştı. Onu böyle görmeyi beklemiyordu - hele ki şu imaj. Uzun saç yakışmıştı ama biraz da yadırgamıştı.
"On altıncı yaşın kutlu olsun Tyron."
***
Tyron'ın kaldığı ıslah evi, sadece müthiş mafya babalarının çocuklarına veya cinayet işlemiş olanlara özel bir ıslah eviydi. Burada ıslah evi kurallarından çok daha katı kurallar vardı. Örneğin ıslah evlerinin aksine hapishanedeki gibi turuncu tulum giyme kuralı burada da vardı. Hem polisler isteseler "güvenlik önlemi" adı altında çocukları aylarca kelepçeli bırakma hakkına sahipti.
Mafyanın çocuğunu kim sever ki zaten?
Ama Tyron'ın dezavantajlı olduğu tek şey bu da değildi. Islah evi Fire ailesinden nefret eden polisler ve Fire ailesinin düşmanlarının çocukları ile doluydu. Herkes onun en hafif tabirle ölmesini istiyordu.
Ama polislerin herhangi bir şekilde bir mahkuma zarar vermesi imkansızdı, o yüzden yaratıcı bir çözüm buldular.
Tyron'ı el ve ayak bileklerinden kelepçeleyerek düşman çocuklarının önüne attılar. Çocuklar ise ıslah evinde mahkumlar oyalansın diye getirilen halterlerin sopalarını çıkarmış ve babalarının baş belası olan adamın oğlunun vücuduna desen atmışlardı.
Her gün.
Tyron kan kusana kadar.
İlk başta kurtulmaya çalışmıştı ama onun sağlam bir dayak yemesi için bütün önlemler alınmıştı. Birkaç seferden sonra sadece yüz üstü uzanıp sırtının kanatılmasını beklemeye başlamıştı. Çocuklar bunu sıkıcı buldukları için Tyron'ı dövmek konusunda artık o kadar da istekli olmamaya başladılar ve Tyron da biraz nefes alma fırsatı buldu.
Tyron'ın aslında hiçbir zaman kelepçelerinden tam olarak kurtulma hakkı yoktu. Çığunlukla yürümesi gerektiğinden sadece dövüleceği zaman ayak bileklerinden kelepçeleniyordu. Ama ya ters, ya ön elleri her zaman sabitlenmiş haldeydi - geceleyin ise en vicdanlı ihtimalle bileklerinden birisi duvardaki borulardan birine asılı olurdu. Yemek saati bile kelepçeleri çıkarılmıyor, diğerlerinden daha insaflı ve anaç olan kadın bir gardiyan onun açlıktan ölmemesini gizlice sağlıyordu.
On beş yaşına geldiği zaman onun kimseyi gırtlaklamayacağına ikna olmuşlardı ve çocuğun bilekleri nihayet rahatlamıştı. Kelepçeleri çıkardıkları zaman çocuğun bileklerinde halka şeklinde morluklar olduğunu görmüş ve şok geçirmişlerdi, eğer daha ileri gitselerdi Tyron kangren olabilir ve ellerinin kesilmesi gerekebilirdi.
Kelepçeleri çıkarıldıktan sonra yaptığı ilk şey kollarını gerdirmek oldu, ve sonra sırtının ne kadar felaket acıdığını fark etti. Elini arkasına götürdü ve... Tulumun sırt kısmının lime lime olduğunu gördü.
Aslında şaşırmıştı. Bu kadar ileri gidebileceklerini düşünmemişti. Ve hiçbir zaman arkasında ne olduğunu fark etme şansı olmadığı için... Eh.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eddsworld Fanfiction - Dört Aşk Hikayesi
FanfictionEddsworld'ün dört erkeğine dört ruh eşi... Yeterince adil, değil mi? Kapak tasarımı ile kitapta yer alan tüm çizimler bana aittir! Keyifli okumalar! #1 patrick - 22.12.2023 #1 edd - 26.12.2023