Bu bölümde okuyucu Tyron'la aşk yaşayacak. Hoşuna gitmeyen, "Ben başkasını seviyom" diyen atlayabilir.
Crige olduğunu düşündüğüm için bölümü silmiştim. Geri yükle dediniz. Buyurun.
---
Fire malikanesi seni biraz ürkütüyordu, ama yanında o varken değil. Güya arkadaşındı ama sen ondan hoşlanıyordun.
Onun odasında, çalışma masasına oturmuş halde onu bekliyordun. Tyron kim bilir hangi aile meselesine açıklık getirmek için ortadan kaybolmuştu. Odanın hoş bir erkek parfümü kokan havasını içine çektin ve sıkıntıyla üfledin.
Odada biraz dolaşmaya karar verdin ve ayağa kalktın. Yoksa sıkıntıdan ölebilirdin.
Oğlanın zengin züppeliği odanın her halinden belli oluyordu. Çalışma masasına rahat üç kişi sığardı mesela. Masanın önündeki kitaplıkların üst rafları evrak ve dosyalarla, alt rafları ise kitaplarla doluydu. Bütün kitapların cinayet ve gerilim temalı olduğuna emindin, çünkü hepsinin kapağında kan desenleri vardı. Kitaplardan bir tanesini çekip ismine baktın: Psikopat. Eh, haklıymışsın.
Kitabı yerine bıraktın ve geniş gardıroba yöneldin. Tyron'ın şık giyinmeye bayıldığını biliyordun, ama bu kadar büyük bir dolabının olduğunu tahmin etmemiştin. Kapakları açıp içine baktın. Bir sürü gömlek, kaliteli pantolon ve tişört vardı. Dolaba siyah ve beyaz renkleri hakimdi, ki Tyron'ın siyah gömlek takıntısı bilmediğin bir şey değildi. Birkaç tane koyu mavi tişört takıldı gözüne. Bu rengin ona ne kadar yakışacağını düşünmeden edemedin.
Sonra da arkanı dönüp çift kişilik yatağa baktın. Yatak, bej rengi ve koyu gri nevresim takımlarıyla kaplıydı. Yatağa oturdun ve görüntüsünün aksine oldukça sert olduğunu fark ettin. Tuhaf.
Tyron'un bu yatağa ikinci bir kişi getirip getirmediğini merak ettin. Kabul etmekten hoşlanmadığın bir gerçek vardı ki; kızlar Tyron'u severdi, Tyron da kızları. Sen? Sen sadece kankaydın. Bu düşünce, kalbinin biraz kırılmasına sebep oldu.
Koyu renkli kapının açıldığını duydun ve başını o tarafa çevirdin. Tyron, içeri girip kapıyı kapattı. Üstünde beyaz bir tişört, koyu gri pantolon giyiyordu. Her zamanki resmiyetinden uzaktı. Boynunda metal zincirden bir kolye vardı. Seni görünce yorgun yüzünü gülümsemeye zorladı. Kim bilir enerjisini yine hangi manyaklar uğruna harcamıştı?
"Selam." diye mırıldandı yatağa, hemen yanına otururken. Senin aksine yatağın sertliğinden oldukça memnun görünüyordu.
"Yatağın taş gibi." diye şikayet ettin.
"Yatak sahibine çekermiş." diye sırıttı. Bütün yorgunluğunun aksine alaycı tavırlarının hala yerli yerinde olması seni mutlu ediyordu. "Ben de taş gibiyim sonuçta."
"Hı hı." dedin dalga geçercesine. "Taşsın mübarek. Neyse, hakikaten niye bu kadar sert?"
"Belimin ağrısına anca iyi geliyor çünkü." dedi Tyron, yatağın duvara dayalı olan tarafına uzandı. Sırtından çatırtılar duyduğuna emindin. Gerçekten de anatomik sorunları olabilirdi. Ama bu teoriyi çürüten şey, çocuğun Yunan heykelleri gibi olmasıydı.
Sen de ona doğru döndüp oturdun. Tyron'un gözleri kapalıydı. Göz altları hafifçe kararmıştı ve normalde jöleyle saatlerce uğraşarak şekillendirdiği saçları da dağınıktı. Saçlarının göründüğü kadar yumuşak olup olmadığını test etme ihtiyacı duydun.
Elini oğlanın siyah saçlarına daldırdın. Tyron'un bunu sorun etmeyeceğini biliyordun, hatta hoşuna bile gidebilirdi. Dudaklarında kıvrılan gülümseme ise bunu doğruluyordu. Ve saçları gerçekten de yumuşacıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eddsworld Fanfiction - Dört Aşk Hikayesi
FanfictionEddsworld'ün dört erkeğine dört ruh eşi... Yeterince adil, değil mi? Kapak tasarımı ile kitapta yer alan tüm çizimler bana aittir! Keyifli okumalar! #1 patrick - 22.12.2023 #1 edd - 26.12.2023