🔥Tanıtım🔥
Bu hikayedeki olaylar Stockholm sendromu ve psikoloji üzerine yazılmıştır. Ve git gite kötü hal almaya başlayacaktır. Hikayeni yorucu olmasın diye büyük bir senaryonun kısa özeti gibi yazmağa ve bölümleri çok kısa atmağa karar verdim. Hemde aynı zamanda bir kaç hikaye yazdığım için hikayeni çok uzun yazmağa zaman bulamayacağım. Hikayede baş rölleri betimlemememin nedeni bunu sizin hayal gücünüze burakmak isteğimdir.
Hikayenın asıl konusuna zamanla girilecektir.🔥Başlanğıc🔥
Soğuk bir kış günüydü. Her taraf kar içinde. Ama içimi üşüten şey ne havanın soğuğu ne yağan kar ne de bugüne kadar çekdiğim eziyetlerdi. Asıl sebep 16 yaşında daha yalnızca okumak, kariyerini kurmak hayali olan kız bir kız çocuğuyken töre kanunlarına göre babamın bana layik gördüğü adamla evlenmek zorunda kalmaktı. Tabi ben asıl derdin sadece bu olduğunu sanarken hayat benim için gerçek yüzünü zamana saklamıştı.🥀
🔥1 bölüm 🔥
Konu bir köyde, konakta oturan Feraye isimli bir kizin hayat hikayesiyle başlıyor. Zengin babasının sonradan annesinin üzerine kuma getirdiği karısı Ayşenur ve onun evlatları Ferayeye, onun annesi Mehidaya ve ablalarına her fırsatda eziyet ediyordu.
Ferayenin güzelliği o köyde dillere destandı. Üvey ablaları onun güzelliğini kıskanır, her gelen elçinin onun için gelmesine sinir oluyordular.
Ama Feraye evlenmek değil okumak istiyordu. Okumak ve bu köyden ablaları ve annesiyle beraber kurtulmak. Ama bu direnişler malesefki nafileydi. Babası onu yakın akrabalarından birinin oğlu olan Ahden isimli bir orta yaşlı göbekli adama çoktan nişanlamıştı. Henüz 16 yaşı olmasına rağmen hayat onu istemediği töre kanunlarının içine sokmuştu bile ve tüm ümitlerini yıkmıştı.Bir gün o köyde Ferayelerin komşuluğunda bir düğün vardı. Ve Ferayede o düğündeydi. Yine her zamanki gibi güzelliğiyle gören herkesi büyülüyordu.
O düğünde birden Ferayenin arkadaşı Gökçe hiç tanımadıkları bir erkeğin ona baktığını fark ederek " Kız Feraye baksana şu yakışıklıya. Kim bilmem ama düğün boyunca senden gözünü çekmedi".
Feraye "Abarma Gökçe. Hem bana ne elalemin adamından" desede oda o adamın ona baktığının farkındaydı. Düğünden yarıda çıkan Feraye evlerine su götürmek için çeşmeye gittiğinde birinin ona "Yardım ede bilirim isterseniz" sözünü duydu. Bu oydu. Düğünde gördüğü yakışıklı ama akıllı bir görüntüye sahip medeni bir insandı. Feraye "gerek yok ben kendim hal ederim teşekkürler" desede adam yardım etdi. Biraz havadan sudan söhbete dahil olarak kızın ismini filan sordu. İlk gün olmasına rağmen aralarında güzel bir samimiyet oluşmuştu. Gencin ismi Berkti. Ferayeyle biraz konuştuktan sonra onu bir daha görmemekden ve kayb etmekden korkarak ondan hoşlandığını, İstanbulda oturduğunu ve İstanbula onunla dönmeği arzuladığını söyledi. Evet bunu söylemek için çok erken olduğunu biliyordu ama bir daha bu kızı görme şansı olmayacağını çok iyi biliyordu ve ayağına gelen fırsatı geri tepemezdi.
Feraye için bu teklif çok ani olsada böyle fırsat bir daha ele gelmeyeceğinden emindi. Böylece hem bu köyden hemde o yaşlı ve göbekli nişanlısından kurtulmuş olurdu. Bunları düşünerek bu samimi bulduğu insana Berke düşünmeli olduğunu dedi ve yarın burada tekraren görüşmeği karara aldılar. Ama Ferayenin telefonu olmadığı için bir birlerini arıyamıyordular.
Feraye eve döndüğünde akşam saatleriydi. Üvey annesi ablasını yine dövmüş ve daha sonra bu kez daha vocdansızca davranarak at ahırına salmıştı. Annesi Mehida ne kadar kocası Rakıp beye yalvarsa da olmadı. Kızının bunu hak etdiğini diyip Ayşenurun tarafını tutdu. O gün hava çok soğuk bir kış günüydü. Feraye , ablası Asena ve annesi Mehida çok üzgündüler. Mehida da kızı yüzünden dayak yemişti. Ama canını yakan sadece evladıydı kendi yaraları değil. Sabah olmuştu. Esmanı ahırdan çıkardılar ama kızın geceden ateşi çıkmıştı ve kızın bedeninde gözle görülen morluklar vardı. Hali hal değildi. Mehida kızı için doktor çağırılmasını istese de kocası "bir şey olmaz kendi kendine iyileşir" diyip geçiştirdi.
Ama bir kaç saat içinde Esmanın hali daha da kötüye gitti. Feraye istese bile o gün görüşe gidemezdi. Ailesi yokluğunu anlardı ve kendiside ablasını bu vaziyetde burakıp kaçarsa rahat etmeyecekti içi. Akşama doğru Esma çok daha kötüydü ve doktor çağırmaya məcbur kaldılar. Doktor iç kanaması ola bileceğinden şüphelendi kızı doktora götürdüler ama orada kadın doktor olmadığı için o vicdansız ve geri kafalı babası "Bir şey olmaz! Ben kızımı erkek doktora emanet etmem! Ölecekse de namusu şerefiyle ölecek!" diyip geri götürdü. O gece ne Feraye ne annesi ne de Esma uyuya bildi. Sabah açıldığındaysa Esma artık vücudunun daha fazla iç kanamasına dayanamayıp ateşler içinde can verdi. Bu Mehida için büyük bir şok oldu. Rakıp beyinse umurunda değildi.
Mehida " kızımızı sen öldürdün senin cahilliğin öldürdü" diyip feryat etdiğinde adam karısını tekrardan ağır bir şekilde dövdü. Bu artık Mehida için herşeyi bitirmek ve yeni bir hayata adımlamak için son noktaydı.
🔥1 bölüm sonu 🔥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stockholm Sendromu Saplantı🔥
RomanceStockholm sendromuna tutulacak bir kadın ve onu sadece saplantı haline getirmiş kalpsiz psikopat bir adam.💔🔥Kalpsizlerin aşkı 🔥 Hikaye bir dizi senaryosunun kısa özeti gibi yazılmıştır.