🔥16 bölüm🔥(yeni)

32 8 8
                                    

Aliço sakin ama tehditkâr bir tonla dedi: Bana bak, kızım. Seni son kez uyarıyorum, Berk'ten uzak dur. Yoksa-




Feraye, Aliço'nun sözünü bölerek cesur bir şekilde konuştu.



Feraye: Yoksa ne? Ha, yoksa ne? Yoksa beni öldürür müsün? Bu bıçakla mı korkutuyorsun beni?



Aliço, alaycı bir gülümsemeyle karşılık verdi.



Aliço soğuk bir tonla ' Ölmek gibi hafif bir ceza mı küçük cadı? Ben o kadar merhametli değilim maalesef ki, güzellik. Sana öyle bir işkenceler çektiririm ki, ölmek için yalvarırsın bana." dedi.



Aliço'nun parmakları, Feraye'nin boynunda gezinirken, Feraye Aliço'nun tehditkar dokunuşlarına karşı direnç gösterdi. Parmaklarını geri iterek sert bir şekilde konuştu.



Feraye: Hastasın sen.


Aliço, tehditkâr bir gülümsemeyle devam etti.


Aliço: Umarım görünmeyen taraflarımı ve ne kadar kötü olabileceğimi test etmek istemezsin güzellik.



Oda, bu karşılaşmanın ardından gerilimle dolmuş, iki güçlü karakter arasındaki çatışma atmosferi baskın bir şekilde kendini hissettirmişti.



Oda, bir gizem ve gerilim atmosferiyle doldu. Feraye'nin cesur sözleri ve Aliço'nun deli bakışları, bu karşılaşmanın gerilimini yükseltiyordu.



Feraye kararlı bir sesle dedi: Elinden geleni ardına koyma o zaman.



Aliço, Feraye'ye deli deli bakmaya başladı, gözleri tekrar kızın dudaklarına kaymıştı. O an, odanın içindeki atmosfer, bu iki güçlü karakter arasındaki çekimle dolup taşıyordu. Aliço, elini kızın yanağında hafifçe gezdirmeye başladı, parmakları Feraye'nin boynuna inmeye başladığında Feraye huzursuz bir şekilde konuştu.


Feraye: Sen sen ne yapıyorsun böyle?



Aliço sakin bir tonla "Şşş, konuşma." dedi.



Aliço'nun yüzü, Feraye'nin boynuna yaklaşarak burnunu kızın boynuna gömdü. Feraye, bu ani yaklaşmaya karşı korku ve heyecan içinde kendini kaybediyordu. Ama bu kez içinde farklı bir korku ve heyecan da vardı. Fereye bu anın etkisiyle kəndisini ilk seferki yaklaşmalarında olduğu gibi kaybetmiş gibiydi.



Feraye Aliço'yu kendinden geri itmeye çalıştı ve bunu başardı.



Feraye çaresizce " Ahlaksız pislik, uzak dur benden!" diye bağırdı.




Aliço, birkaç saniye sessizce durup ardından ani bir hareketle kıza yaklaştı. Kızın belinden tutup kendisine doğru çekti ve dudaklarını kızın dudaklarına yapıştırdı. Feraye, bu ani yakınlaşmaya karşı direnmeye çalıştı, ama Aliço'nun tutkulu öpücüğü karşısında kendini kaybetmiş gibiydi. Yeniden toparlanarak Aliço'ya karşı koymaya çalıştı.



Oda, gerilim ve kaotik bir enerjiyle dolup taşarken, Aliço'nun ve Feraye'nin arasındaki çatışma, odanın içinde bir fırtına gibi esiyordu.



Aliço bu kez, kızın direnişlerine cevap olarak kendisi geri çekildi. Feraye, dudaklarını sert bir şekilde silmeye çalışarak öfkeyle bağırdı.


Feraye: Nasıl bir iğrenç şerefsizsin sen!



Ancak Aliço, Feraye'nin sözlerini duymuyormuş gibi davranıyordu. Elini andan haz almışçasına dudağına sürerek manyakça gülmeye başladı. Ardından sarkastik bir tonla konuştu.



Aliço: Ne, hoşuna gitmedi mi yoksa? A, pardon, senin salak hedefin ben değildim tabii ki. O yüzden bu ahlaklı, utanmış kız ayakları. Sahi, sen hep bu masum bakışlar, dolgun dudaklarla etkiliyorsun erkekleri, değil mi? Pardon, avını mı demeliydim, yoksa?


Feraye, öfke dolu gözlerle Aliço'ya bakarak bağırdı.



Feraye: Çek git buradan! Sana git dedim, git!



Aliço, sakin bir tonda yanıt verdi.



Aliço: Merak etme, ben de burada kalmaya pek meraklı değilim. Ama Berk'ten uzak durmazsan, başına geleceklerin sorumlusu ben değil sensin, ona göre.



Aliço, ani bir hızla pencereden dışarı atladı. Birkaç saniye içinde duvardan geri tırmanarak ortalıktan kayboldu. Oda, bu ani ayrılıkla bir nebze sakinleşirken, içinde hâlâ gerilim ve hüzün kokan bir atmosfer bırakıyordu. Feraye, tek başına kaldığı odada, yaşadığı bu çatışmanın izlerini taşıyarak derin bir huzursuzluk içinde nefes almaya çalıştı.



Oda, Feraye'nin içsel fırtınası ile birlikte adeta bir sükûnetin bozulmuş haliydi. Feraye, duygusal bir depremin merkezine oturmuş, o anın etkisi ve Aliço'nun iğrenç hakaretleriyle şekillenen öfkesini dışa vurmak için elinden geleni ardına koymuyordu.



Feraye'nin soluksuz çığlıkları, duvarların yankılanmasına neden oluyordu. Oda, adeta bu çığlıkların ağırlığı altında titriyordu. Feraye, duygusal acının derinliklerine gömülerek, ortalığı darmadağın ediyordu. Kitaplar rastgele yerlere savrulmuş, mobilyalar devrilmişti. Etrafta dağılmış eşyalar, içindeki çalkantının odanın sınırlarını aşmasının bir yansımasıydı.



Feraye'nin gözleri, yaş ve öfkenin karışımıyla kıpkırmızı olmuştu. Saçları, savrulan kitap sayfalarının arasına karışmış, yüzü ise öfke ve hüsranın izlerini taşıyarak, odayı adeta bir yıkım alanına çeviriyordu.



O anın etkisiyle Feraye, uzun uzun ağlamaya başladı. Gözyaşları, yüzünden dökülen acı damlalarla birleşerek adeta odanın zeminine düşüyorcasına boldu. Sesini çıkarmadan, içinde biriken her şeyi bu sessiz çığlıklarla dışa vuruyordu. Odanın içindeki bu duygusal kasırga, bir yandan hüzünle dolarken diğer yandan öfke ve kederin birleşiminden doğan bir kaosa dönüşmüştü.



Oda, bu anın yükünü taşıyarak, zamanla sakinleşeceği bir sessizliğe bırakılmıştı. Feraye'nin içsel çatışmalarını yansıtan bu odada, gözyaşları bir zamanlar huzurun hüküm sürdüğü, şimdiyse Aliço'nun aşağılayıcı sözleriyle birlikte kırık dökük bir atmosferin parçasına dönüşmüştü.

                         🔥16 bölüm sonu🔥

Stockholm Sendromu Saplantı🔥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin