Aliço, Berk ve Semih eski günlerin anılarıyla dolu arabaya bindiler. Motorun hafif vızıltısı ve yolun altlarından geçen manzaralar, onları sahil kıyısındaki lokantaya taşıdı. Sahildeki rüzgar, deniz kokusu ve güneşin sıcak ışıklarıyla birleşerek unutulmaz bir atmosfer yaratıyordu.
Yol boyunca, Semih'in esprileri arabanın içinde gülüşmelere neden oldu. Ancak Berk, içsel bir çatışma içindeydi. Gözleri uzaklara dalıp, yıllar sonra Feraye'yi tekrar gördüğü anın etkisiyle boğuşuyordu. Lokantaya vardıklarında, masaların etrafında hafif bir melodi eşliğinde konuşmaları, onların eski dostluğunu canlandırdı.
Semih'in komik şakalarına rağmen, Berk'in yüzündeki düşünceli ifade fark ediliyordu. Feraye'nin geçmişte onu neden aldattığı ve neden son görüşe gelmediği soruları, hâlâ zihninin bir köşesini gün gibi meşgul ediyordu. İçsel bir diyalog içinde, suçlama duygularıyla başa çıkmaya çalışırken, aynı zamanda belki de Feraye'nin bilinmeyen nedenleri olduğunu düşünüyordu.
Aliço, her zamanki zekasıyla çevresinde olup bitenleri anlamıştı. Sahip olduğu keskin zeka, onun her şeyi detaylı bir şekilde gözlemlemesine olanak tanıyordu. Araba içindeki gergin atmosferi ve Berk'in zihninde dönen Feraye düşüncelerini fark etmişti. Ancak, Aliço'nun olayları sorgulamaya eğilimi olmadığı gibi, şimdiki durumda da kendi yöntemlerine başvuracak kadar kararlıydı.
Semih, Berk'in dalgın halini anlayarak, onun ilgisini çekmek için el hareketleriyle şakalar yapmaya çalıştı. Ancak Berk, Semih'in çabalarını umursamadan, içsel bir çatışmanın pençesinde kaybolmuştu. Semih'in alaycı hareketleri ise Berk'in gerilimini arttırıyordu.
Aliço, sinsi bir tebessümle, Berk'in durumunu özetleyen bir cümle kurdu. "Boş ver oğlum, belli ki Berk'in bedeni burada, ama zihni, ruhu bir başka evrende dolaşıyordur," dedi. Bu sözler, Berk'in dikkatini çekti ve kendi dünyasına geri dönmesine neden oldu.
Berk, sinirle masanın altında yumruklarını sıkarak, kaşlarını çatıp Aliço'ya sordu: "Ne demek oluyor bu şimdi?" Sesinde tok bir ton vardı, çünkü içindeki karmaşa ve sorular, bir çözüme ulaşma isteğini beraberinde getiriyordu.
Aliço'nun, Berk'e karşı bilinçli olarak sürekli sinirini bozma ve onu ezme eğilimi, aralarındaki dinamikleri şekillendiren bir unsurdu. Her fırsatta, Berk'in sinirlerini bozarak kendi eğlencesini bulmaya çalışıyordu. Bu alışkanlık, Aliço'nun çevresindeki atmosferi bir gerginlik bulutuyla sarhoş etti.
Semih, Aliço ve Berk arasındaki bu gergin atmosferi uzun süre boyunca deneyimlemişti, ancak şu anki durumun diğerlerinden daha yoğun olduğunu fark etmeye başladı. Genellikle Berk, Aliço ne yaparsa yapsın sakin kalmayı tercih ederdi, ancak bu sefer farklıydı. Berk, Aliço'ya karşı olan toleransının sonuna gelmiş gibiydi, ve bu durum onu derinden etkilemişti.
Berk'in yorgunluğu ve sabrının tükenmişliği, onu beklenmedik bir şekilde harekete geçiriyordu. Son satır altında gizlenmiş anlamlı cümlesi, Semih'in dikkatini çekti. Bu sefer, Berk alttan alamayacağı bir durumdaydı. Semih, Berk'in huzursuzluğunu fark ederek ortamı sakinleştirmek amacıyla müdahale etmeye karar verdi.
Semih, Berk'in huzursuzluğunu dindirmek adına, “Olum, siz ne yapıyorsunuz ya? Bir sakin olun, herkes bize mi baksın istiyorsunuz?” diyerek, ortamdaki gerilimi azaltmaya çalıştı.
Aliço'nun iğneleyici bakışları, her kelimesinde taşıdığı dozajla dolu bir hava yaratıyordu. "Ben sakinim. Benlik bir sorun yok. Berk'e sor sen onu," dedi, bakışlarındaki alaycılıkla cümlesine vurgu katıyordu. Bu sözlerle, atmosferdeki gerilim daha da yükseklere tırmanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stockholm Sendromu Saplantı🔥
RomansStockholm sendromuna tutulacak bir kadın ve onu sadece saplantı haline getirmiş kalpsiz psikopat bir adam.💔🔥Kalpsizlerin aşkı 🔥 Hikaye bir dizi senaryosunun kısa özeti gibi yazılmıştır.