🔥2 bölüm 🔥

486 34 24
                                    

Bir kaç saat geçti. Cenaze işleri artık bitmişti. Mehida cenaze dağıldıktan sonra kızlarının yanına gelerek "valizlerinizi yığın kızlar buradan hemen gidiyoruz" dedi. İkiside şaşırarak nereye dediler. Mehida " Bunca yıl bu cahil herife katlandım ne için? Her eziyete göz yumdum ne için? Kızımı vurup öldürsünler diye mi? Benim onlara kurban edecek bir kızım daha yok" diyip kızlarına göz yaşları içinde sarıldı ve daha sonra üçüde valizlerini toplayıp geceyle köyden kaçtılar...




Feraye yol boyu Berki düşündü. Ona verdiği sözü. Onu bir daha göremeyeceğini. Ama annesini ve ablasını da bu durumda yalnız burakıp kaçamazdı. Buna asla vicdanı el vermezdi. Bir günde tanımış bile olsa aşık olduğu o insanı kayp etmek bile olsa ailesinin yanında olmak için en önemli zamandı bu zaman.


Rakıp bey sabah olduğunda Mehida ve kızlarının odasına geçip  kaçtıklarını görünce sinirden çıldıracak gibi oldu ve her yerde onları ama gördüm diyen olmadı...


Berk Ferayeni o çeşme başında yapayalnız o soğuk dağ havasında saatlerce bekledi ama kız gelmeyince de çok üzüldü. Ama yine pes etmeyip bir gün daha gitti o yere ama Feraye yine gelmedi. Berke bir telefon geldi.

Berk: Ne var lanne arıyorsun?


—"Ulan bir düğüne gittin gelmek  bilmiyorsun. Senin tüm şirketdeki görevlerini baban üstüme ekledi. Ne oyalanıyorsun orada be?"



Berk: Ha öyle mi. Beyimizin yorulmuş mu çalışmaktan? Ulan bu düğüne senin yerine ben geldim yetmedi şimdide benmi suçlu oldum? Bu kadar nefret ediyorduysan şirket işlerinden gelseydin düğüne o zaman. Tabi o serseri  eğlencelerinden ve pis kara işlerinden vakit bula bilirsen.



- Of kuzen uzatma. Ne zaman dönüyorsun İstanbula sen onu söyle?"



Berk "Yarın" diyip telefonu kapatdı. Ferayenin artık gelmeyeceğinden emin olarak hayel kırıklığı içinde İstanbula döndü...



Feraye ve ailesi ise İzmirdeki teyzesi Halimenin evine gittiler ve orada yaşamaya başladılar. Halimeler zengindi ve biraz sapık tarzı bir oğulları vardı. Ona Asenayı almak istiyordular. Ama Okan Ferayede Feraye diye tutdurmuştu. Feraye asla Okandan hoşlanmıyordu. Ve böylece iki yıl geçti. İki yıl boyunca Feraye de Asena da normal olarak okula gittiler. Asena bir yaş Ferayeden büyükde olsa okulu aksatmalı olmuş olduğunu için Ferayeyle aynı sınıftaydı ve her ikisi aynı günde İstanbulda universiteyi kazandılar. Mehida kızları için çok sevinçliydi ama onları bilinmezler içinde koca şehir İstanbulda ağır bir hayat yolculuğu beklediğinin de farkındaydı...




Uzun yolculuğun ardından İstanbula vardılar. İstanbulun trafiği , esrarengiz güzelliği kalabalığı Mehidanı çok tedirgin etmekteydi ve bu gelişin pekde hayır getirmeyeceği hissi kaplamıştı içini ama kızlarının okuma hayallerini de yıkamazdı. Çok geçmeden İstanbulun fakir mahallelerinden hemen küçük bir ev kiraladılar. Kızlar universiteye gitmeye başladılar ve Mehida da bir kafede iş bukup bulaşık yıkamakla helal  parasını kazanmağa başladı.




Ama bu para aileyi geçindirmeye ve kiranı ödemeye yetmiyordu. Kesin birileri daha çalışmalıydı. Feraye Asenadan daha çalışkan ve güclü karaktere  sahipti. Bu yüzden de iş konusunu kendi üzerine götürdü. İlk önce bir kafede garson gibi işe girsede orada sapık erkeklerin elinden pek çok çalışamayıp istifa etdi ve bir süre sonra büyük bir şirketde sekreter gibi iş buldu.





Feraye çok güzel olduğu için şirketde de çok büyük dikkat çekmekteydi ve buda şirketde çalışan kızların çok  kıskanmasına neden oluyordu. Onunla arkadaşlık yapmıyor hatta her fırsatda onu küçük düşürüyordular. Feraye iş yerinde çok yalnız his ediyordu ama esas amacı para kazanıp aileyi geçindirmede destek olmak olduğu için bunu pek kafasına takmamaya çalışıyordu. Ama bir gün kafeteriyada otururken o şirketde çalışan Helin isimli bir kız "Yanında otura bilirmiyim?" diyip Ferayeyle arkadaşlık yoluna girdi.

Feraye: Tabi buyurun.

Helin: Bakıyorum buralara pek alışamıyorsun.


Feraye: Bilmem ee yani ortam filan iyi ama...

Helin: Aması maması yok kızım. Onlardan daha güzel olduğun için çekemiyorlar işte seni boş ver. Ben sana buradaki tüm düzeni anlatacağım merak etme biz bize yeteriz.




Helin çok komik bir kızdı. Ferayenin yüzünü güldüre bilecek tipdendi. Helin şirketle ilgili de bolca Ferayeye konuştu ve burada müdür ailesinden birine aşık olduğunu adamın aşırı yakışıklı olduğunu ve herkesin ona vurğun olduğunu söyledi. Feraye için Helinin sohbetleri çok hoştu ve yeni başlayan bu arkadaşlıktan çok memnundu.




Yağmurlu bir sabahdı. Feraye işe geç kalmamak için koştura koştura gidiyordu. Çok acelesi vardı bu yüzden de dikkatsiz davranarak yoldan koşarak geçtiğinde az kalsın bir spor araba  ona çarpacak gibi oldu ama en son anda arabayı durdura bildi. Arabadaki yakışıklı ama serseri tipli genç adam "Manyak mısın sen kızım? Canına mı susadın? Ne atlıyorsun arabanın önüne!" diyip cevabını bile bekleden kasıtlı bir şekilde yoldakı çamuru arabasıyla kızın üzerine sıçratarak ortadan tozu dumana katarak kayb oldu. Ferayede "Asıl manyak sensin be! Ne var görmedim işte arabanı. Pislik! Üzerime sıçratdı tüm çamuru" dedi adamın arabasının arkasından ve saate bakıp geç kalacağını fark ederem aceleyle şirkete gitti.


Feraye şirkete yetiştiğinde  az önce gördüğü spor arabayı şirketin önünde gördü ama onu idare eden adamı az önce görememişti ama şimdi göre bildi. Arabanın sahibi başka bir arkadaşıyla arabasının önünde laflıyordu.



Yakışıklı ama sert bakışlı bu adam Ferayeni fark edip şaşırdı. Çünkü oda az önce yolda üzerine su sıçratdığı kızı burada görmeyi hiç beklemiyordu. Feraye adama doğru şaşkınlıkla baktıktan sonra bakışlarını farklı yöne çevirerek "Ne işi var bu pislik herifin burada ya?!"diye mızıldanarak içeri geçti.

                      🔥2 bölüm sonu🔥


Stockholm Sendromu Saplantı🔥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin