Merhaba arkadaşlar. Asıl olaylar bu hikayede zamanla ortaya çıkacaktır. Bölümü beğenirseniz vote ve yorumlarınızı görmekten çok mutlu olurum.💞💜🔥Sevgiyle kalın💕
Feraye, gözleri Aliço'nun üzerinde, ağzı hayretle açık, dalgın bir halde duruyordu. Arkadaşı Helin'i çekiştirerek, sert bir tonla "Helin, kalk gidiyoruz" dedi, sesindeki kararlılık her kelimesine yansıyarak etrafı sarhoş etti.
Helin ise şaşkın bir ifadeyle sordu, "Noluyo ya? Daha mola saati değil mi?"
Feraye'nin cevabı kesindi, "Helin!"
Helin, başını kaşıyarak ekledi, "İyi peki, gidelim" ve ayağa kalktı.
Feraye, arkadaşının bu gurursuz davranışını hiç hoş karşılamıyordu. Onun için, hayatta gurur adı verilen duygu her şeyin üstündeydi ve Helin'in bu tavrı, Feraye'nin iç dünyasında derin bir rahatsızlık yaratıyordu.
Akşamın huzurunu bozan gri bulutlar, Feraye'nin yemek masasında derin bir düşünce içinde oturduğu sahneye hükmediyordu. Yemeği önünde soğuyan buharı, düşüncelerinin sisleriyle karıştı. Feraye, içinde bir türlü geçmeyen kötü bir hissi taşıyordu, adeta gri bir gökyüzü gibi.
Mekanın sessizliğini yarıp gelen ses, annesi Mehida'ya aitti: "Feraye?"
Feraye, o an gerçekliğe döndü, "Efendim anne?" dedi, ama gözleri hâlâ uzaklara bakıyordu.
Mehida, endişe dolu bir ses tonuyla devam etti, "Yeni iş yerinde her şey yolunda mı kızım?"
Feraye, bu soruya karşı aniden savunmacı bir tavır aldı, "Evet anne, yolunda niye sordun ki şimdi birden bire?"
Mehida, bir annenin içgüdüsüyle, "E o zaman niye yemeğine dokunmuyorsun ki kızım? Bak sana yemek buz gibi oldu," diyerek Feraye'nin yüzündeki sis perdesini delmeye çalıştı. O masada, soğuyan yemekle birlikte, içsel bir fırtına da hissediliyordu.
Feraye, yorgun bir ifadeyle yemek masasına oturduğunda, kendini dalmış bir halde buldu. "Ay şey, ben dalmışım ya. Bugün şirkette işler yoğundu, ondan biraz yorulmuşum," diyerek hemen annesini endişelendirmemek için yemeğine odaklandı. Ancak, gözlerindeki yorgunluk ve düşünceli ifade, içsel bir karmaşanın habercisiydi.
Mehida, kendi kendine düşündü, "Var bunda bir haller ama göreceğiz artık." Kızının içindeki gizemli durumu sezen bir annenin içsel endişesi, bu kısa diyalogun ötesinde bir derinliğe işaret ediyordu.
Ertesi gün sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Feraye, yine şirkete gitmek üzere hazırlandı. Ancak, Aliço'nun yine ortada olmadığını fark etti. Helin, saat başı onun nerede olduğunu soruyor, "Nerede kaldı yine bu serseri ya! Of, gözlemekten ağaç oldum burada," diye serzenişte bulunuyordu.
Feraye, rahatsız bir şekilde cevapladı, "Kızım o müdürün oğlu. Kim bilir nerede, kiminle eğleniyordur şimdi."
Helin, şaşkın bir şekilde, "Of, ya öyle mi diyorsun yani?"
Feraye, dostça uyarıda bulundu, "Bak güzel arkadaşım, vakit varken vazgeç bu sevdadan. Bu sevda sana mutluluk getirmeyecek." O an, Feraye'nin sözleri, bir arkadaşın derin bir endişeyle dostunu uyarması gibi, duygusal bir ton taşıyordu.
Helin, Feraye'ye sitem dolu bir şekilde yaklaştı, "Of Feraye, başlama yine nolursun yaa. Aşığım diyorum elimde mi?"
Feraye, dostça ama kararlı bir ses tonuyla karşılık verdi, "Ben senin için diyorum canım benim. Bu tiplerde insana hayır gelmez. Hiçbir aşkta bunları adam edemez. Öyle şeyler yalnız dizilerde olur, bilesin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stockholm Sendromu Saplantı🔥
RomanceStockholm sendromuna tutulacak bir kadın ve onu sadece saplantı haline getirmiş kalpsiz psikopat bir adam.💔🔥Kalpsizlerin aşkı 🔥 Hikaye bir dizi senaryosunun kısa özeti gibi yazılmıştır.