06

195K 8.1K 1.6K
                                    

Okulda, kantinde, okul çıkışında, yolda, markette, her yerde aklımda o vardı. Bir anda zihnimi işgal etmeye ne hakkı vardı şimdi?

Tuana koluma girmişti ve beraber okuldan eve dönüyorduk. Okul eve on beş dakikalık yürüme mesafesindeydi. Bu yol boyunca konuştuğumuz konular normalde yüz elliyi aşıyorken, şimdi susmam onun da garibine gitmişti.

"Neyin var Esra?"

"Yok bir şeyim." Sonra Ali'nin dediğini hatırladım ve bunu söylemeyi unuttuğumu farkettim. "Neredeyse eve varmadan unutuyordum," diyerek ona doğru döndüm. "Hani Ali var ya, ne yakışıklı çocuk demiştin!"

"Evet? Biraz garip bir çocuk ama yakışıklı da..."

"Güzel," dedim gülerek, "Demek ki, ikiniz de birbirinize karşı boş değilsiniz."

Bir anda durdu ve kol kola olduğumuz için ben de mecburen durdum. "Bir dakika, o ne demek şimdi?"

"Ali senden hoşlanıyor demek!" dedim, uzatmak hiç bana göre değildi. Zira fazla sabırlı biri değildim.

Gözleri kocaman açıldı ve, "Yaa," dışında bir şey söylemedi. Beraber eve geldik ve yol boyunca onun Ali'yi düşündüğünü, kendi kendine gülümsediğini gördüm. İki şapşap birbirlerini buldular diyebilirim.

Tuana ile mahallede ayrıldık. Apartmana girip asansöre bindim. Beynimde sadece şu soru dönüyordu: Ne diye izin alacağım? Evet, çok mantıklı olması gerekiyordu yoksa izin vermeyeceklerini biliyordum zaten. Kıskanç ve baskıcı abi, baba ve onlardan daha baskıcı bir anneye sahibim. Uzun lafın kısası, cehennemi zaten bu hayatta yaşıyorum umarım geberince cennete giderim.

Eve girdiğimde sadece mutfaktan ses geliyordu, galiba annem bulaşık yıkıyordu ve bir de salondaki TV açıktı ama kimse izlemiyordu. Çantamı odaya bırakıp doğrudan annemin yanına gittim ve tezgâha yaslandım.

"Canım anam, çilekeş anam, seni ne kadar sevdiğimi bilir misin ey kıymetli kadın?"

"Ne isteyecen yine?" diyerek bana yandan bir bakış attı.

"Anne ya, yarın sınıftan bir arkadaşımın doğum günü var. Gidebilir miyim?"

"Gidebilirsin tabii," deyince derin bir nefes aldım ama sonrasında sorduğu soru hevesimi kursağımda bıraktı. "Gündüz saatlerindeyse gidebilirsin, kaçta gidecen?"

Akşam altı desem hayatta izin vermez ki. Neden altı ya?

"Şey, biz beşte gidiyoruz. Muhtemelen yedi ya da yedi buçuk gibi biter zaten."

"İyi hiç gelme istiyorsan, dışarıda kal."

"Anne ya, ne olur yani bir iki saatlik!" diye yalvardım, sonuç alamayacağımı bile bile.

Durup yüzüme baktı ve işaret parmağını tehditvari bakışlarla üzerime salladı.
"En geç saat sekizde evde olacaksın, bak bi' dakika bile geç gelirsen kırarım o bacaklarını."

Hemen boynuna atılıp yanağını öptüm. "Oy canım anam, çok sağol. Sen bana kıyamazsın biliyorum."

"Kıyarım."

"Kıyamazsın."

"Kıyarım."

"Kıyma be."

Yanaklarından doya doya öptükten sonra ceylan gibi seke seke kendi odama geçip kapıyı kapattım ve yatağın ucuna oturup telefonu elime aldım. Bir mesaj vardı.

Patron: Neden bu kadar mutsuzsun? Canın sıkkın gibi görünüyordun.

Öğrenci:  Bizimkiler izin vermez diye düşünmüştüm ama annem izin verdi. Sadece saat sekizde evde olmam lazım, yoksa bir daha izin alamam.

Patron: Tamam. Merak etme yavrum.

Öğrenci:  Bana yavrum demeyi keser misin?

Patron:  Hayır.

Patron: Bir daha öyle surat asma. Sana hiç yakışmıyor.

Öğrenci: Hayatta bazen işler istediğimiz gibi gitmiyor. Üzülebiliyoruz. Normal.

Patron:  O zaman seni üzen her şeyi ve herkesi bana şikâyet et.

Öğrenci: Abartmayalım Patron Bey, her somurttuğumda olay çıkaracaksan senle işimiz var.

Patron: Sen duygusuz gibi görünmek için uğraşan fakat çok duygusal bir kız çocuğusun ama beni kandıramazsın.

Öğrenci:  Kandırmaya çalışmıyorum ki Patron Bey. Benim de iniş çıkışlı zamanlarım oluyor. Her zaman gülmüyorum, ya da her zaman ağlamıyorum.

Bu mesajımı okumadı ve aktif olmadı. O işini bitirip gelene kadar ben de üzerimi değişip duş aldım. Özellikle yağlı saçlarla ilk buluşmaya gitmeye hiç niyetim yoktu. Kollarımı, bacaklarımı, bıyıklarımı alıp, kaşlarımı da belli olmayacak şekilde hafif düzelttim. Saçlarımı hafif kururup nemli bıraktım. Böyle yapınca ertesi sabah yumuşacık oluyordu. Tüm bunları niye yaptım bilmiyorum, sanki ne olacaksa?

666  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin