***
Bu belki de bir yol ayrımıydı ve önümdeki iki sapak da farklı yollara çıkıyordu. Burada vereceğim karar büyük ihtimalle bütün hayatıma yön verecekti ve ben artık başkalarını düşünerek değil, sadece kendim için yaşamak istiyordum. Gökhan, bana bunun için bir fırsat sundu ve aramızda yaşanan şeylere rağmen sunduğunu bu teklifi reddetseydim, kendim kaybetmiş olurdum.
Murat tam iki gündür gelmemişti. Bizimkiler endişeliydi. Ayrıca annem bana hem Murat'ı, hem de Gökhan'ı sık sık hatırlatmaktan çekinmiyordu.
Kahvaltı masasına daha yeni oturmuştum ki, henüz ayılamamış zihnimi kendi sorularıyla doldurmaya başladı.
"Murat'tan bi' haber yok hâlâ, polise mi gitsek acaba? Seni aramadı mı hiç?"
"Aramadı." diye kestirip attım.
"Allah Allah! Nerede bu çocuk? Yok, ben bugün polise gideceğim. Bulsunlar oğlumu."
Bulsunlar oğlunu.
Masanın altından haber uçurdum.
Ben: Gökhan, annem polise gidecek. Murat iyiyse söyle annemi arasın.
Patron: Hallederim.
Ekranı kapatıp telefonu eşofmanımın cebine attıktan sonra çay bardağımı alıp yudumladım. Annemin, yani Murat'ın annesinin zerre kadar keyfi yoktu ve bizimle masaya otursa da hiçbir şey yemiyordu. Gözleri kızarmıştı. Benim için bu kadar endişe etti mi hiç merak ediyorum, zaten neden etsin ki?
Ama babamın umrunda bile değildi ve her zamanki gibi bir yandan kahvaltısını yapıyor, diğer yandan gazetesini okuyordu. En iyisi o yapıyordu, kendini boşu boşuna sinire strese sokmuyordu.
Annem sonunda dayanamayıp ayağa kalktı ve, "Size inanamıyorum gerçekten, burda sakin sakin bekleyemrm." diye çıkıştıktan sonra muhtemelen giyinmek için odasına gitti. Arkasından gülümseyip başımı iki yana salladım ve kahvaltıma devam ettim.
Aslında babamı örnek almalıydım. Adam sanki yıllar önce kulağına pamuk tıkamış ve hiçbir şey duymuyor gibi.
Ancak telefonu çalmaya başladığında, bu aramayı karısının serzenişlerinden daha fazla umursadı ve gazeteyi katlayıp bir kenara koyduktan sonra telefonu açıp kulağına götürdü.
"Efendim... Anlaşıldı... Haber verseydin, anneni niye merakta bırakıyorsun?.. Ne zaman geleceksin?.. Ne kadar kalacaksın orda."
Sanırım ben bu evden çıkana dek Murat eve dönmeyecek babacığım.
"İyi." diyip telefonu Murat'ın yüzüne kapadığında, kaşlarım havalandı ve dudaklarım uçukladı. Gazeteyi tekrar eline alıp okumaya devam ettiğinde, ona hayranlıkla baktım. Adaptasyon muazzam.
Anneciğimiz yatak odasından çıkıp da koridorda tekrar göründüğünde, "Gel, gitme Murat aradı şimdi." dedim.
Önüme döndüğümde, babamın gözleri üzerindeydi. "Sen nereden biliyorsun?" diye sordu.
"Konuşmanızı duydum ya, nereden bileceğim?"
"Neredeymiş? Neden gelmiyormuş?" diye telaşla mutfağa girip kocasını sorguya çeken o kadını daha fazla dinlemek istemedim ve masadan kalkıp odama gittim.
Kapıyı kapattıktan sonra yatağa uzanıp telefonumu elime aldım.
Ben: Ne desem yapıyorsun-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666 (Tamamlandı)
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...