Emre Altuğ - Bu kadar mı?
Dinleyerek okuyabilirsiniz.
Ama "kapış kapış aşk" tam bizimkileri anlatıyormuş, 10 senedir dinlerim daha yeni farkettim :)))***
Gökhan'ı iterek uzaklaştım ve ona bakmasam da, bana garip bir bakış attığını hissettim. Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemedim.
Murat hemen önümde durup, "İyi misin?" diye sordu, koluma baktı. "Kırık mı, çıkık mı?"
"Çatlak sadece, biraz alçıda kalacakmış." Deyiverdim. Gökhan'a doğru bakamıyordum bile. Ama eminim o beni anlayacak kadar olgun biriydi - her ne kadar ben henüz öyle biri olmasam da.
Murat, "Tamam, gel bakalım." diyerek koluma girdi ve Gökhan'a baktı. O dönünce ben de Gökhan'ın o güzel kahverengi gözlerine baktım. Bir anlık göz göze geldik. Öyle uzak, öyle yabancı gibi durması çok üzdü beni. Hem beni, hem de onu. Ama bir süre böyle idare etmemiz lazımdı.
"Polisler almışlar ama bizim de ifade vermemiz lazım," dedi Murat.
"Sorun yok, onu eve bıraktıktan sonra beraber gideriz." Dedi Gökhan.
Üçümüz hastaneden çıkıp Gökhan'ın arabasına bindik. Kardeşi Giray da gelmişti. Bana geçmiş olsun diledi. O da tıpkı Gökhan'a benziyordu ama daha neşeli bir çocuktu. Murat ile ben arka koltuğa yerleştik, onlar de ön koltuklara yerleştiler ve arabayı kullanan Giray oldu.
Yol boyunca kimseden çıt çıkmadı. Konuşamıyorduk, yani Gökhan ve ben. Bu çok kötü bir şeydi. Kötü bir histi. Keşke saklamak, saklanmak zorunda kalmasaydık.
Fakat Murat'ın ne kadar kıskanç biri olduğunu biliyorum. Öğrendiğinde neler olabileceğini tahmin edebiliyorum...
Hele ki, bu gece onu öyle elleri kanlı görünce aklımda kötü senaryolar dönmeye başladı. Onlar beraber hareket ederken ve arkadaş olmak üzerelerken, ya benim yüzümden birbirlerine girerlerse?
Mahalleye geldik. Murat'la birlikte apartmana girip yukarıya çıktık. Bana aynen şunları söyledi:
"Bizimkilere düştüğünü söyle, anlatırsak bin tane şey soracaklar. Sorun çözüldü, yakalandılar zaten. Artık korkacak bir şey de kalmadı."
Sadece kafamı salladım. Onu onaylamamak şu an işten bile değildi. Ben asansöre binene kadar bekledi, ondan sonra çekip gitti. Tek istediğim kimseye bir şey olmamasıydı ama bir şekilde oluyordu.
Evin kapısından içeriye girdiğimde annem salondan çıkıp, "Neredesin sen?" diye bağırdı ve kolumu gördü. "Esra! Koluna n'oldu?" Endişeyle yaklaşıp koluma baktı.
"Kaldırım ıslaktı, kayıp düştüm, Murat hastaneye götürdü. Dirseğim çatlamış, çok bir şey yok. Alçıda kalması gerekiyormuş." diyip onun yanından geçerek odamın yolunu tuttum.
Birini dinleyecek ya da daha fazla açıklama yapacak hâlim yoktu. Zira bu berbat gece bir an önce bitmezse ben bitecektim.
Ama tabii canım annem beni yalnız bırakmadı ve yanıma geldi. Üzerimdekileri çıkarmama ve pijamalarımı giymeme yardımcı oldu. Işığımı kapatıp yatağa sırtüstü yayıldım. Bir süre boş boş tavanı izledim. O kadar bitkin bir haldeydim ki, yemek yiyecek hâlim bile olmamıştı. Bu gece olan her şey tavanda canlanıyordu, tüm olanlar ve Gökhan'ın yüz ifadesi, gözleri.
Telefonumu elime alıp ona bir mesaj atmak istedim.
Ben: Seni ittiğim için özür dilerim ama ben seni sadece fiziken ittim. Şu kısacık sürede içimde öyle bir yer edinmişsin ki, sana olan ufacık hatamda bile kalbim acıyor. Beni anlayacağına eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666 (Tamamlandı)
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...