Merhaba ♥︎
Evet aslında bölüm atmak için 3 milyon olmamızı bekledim. Hem de kısa sürede olduk ve çok mutluyum.
Bunun yanı sıra bu hafta işlerim yoğundu ve sorunlarım halletmem gereken şeyler vardı. Beni beklediyseniz canı gönülden teşekkür ederim!
Beni takip edenler bilir ki, sadece bu kitabı yazmıyorum ve en çok bu kitaba bölüm attım(55) Bu yüzden suçlanmak beni kırıyor. İnsanlara yanlış bilgi vermeyin, 1 aydan daha fazla bölüm güncellemediğimi hatırlamıyorum ve kitabı yarıda bırakıp gitmem, öyle olsa kaldırıp giderim.
Yorumlarınızı cidden kahkahayla okuyorum ve çok kafa dengi okurlarım var. Acilen Kelek ve Zalim'i de okumanız ve bu güzel yorumlarınızla o kitapları da neşelendirmeniz lazım. Davet ediyorum çıkın çıkın oralara da gelin!
Instagram&twitter: 1hadizade
***
Bir yanda aynadan bana bakan Ufuk, bir yanımda benim ve abisinin başına nasıl bir bela açtığından haberi olmayan Tuana ve geride bıraktığımız Gökhan ile başlayan bugünün daha şimdiden bitmek bilmeyeceğinin hissiyyatına kapıldım. Hapı yuttum. Yuttum değil, yuttuk.
Mahalleden bayağı uzaklaşmıştık ki, bir hisle dönüp arkaya baktım ve hemen arkamızda tanıdık birine ait olan lacivert BMW-yi görünce, gözlerim kocaman açıldı. Önüme döndüğümde, bu defa da sol tarafımıza geçtiğini gördüm. Camı indirdi ve göz göze geldik. O keskin ciddi bakışların altında hiç iyi şeyler yatmıyordu. Bana ve Ufuk'a baktıktan sonra önüne döndü ve cam yavaşça kapandıktan sonra araba yavaşladı. O, tekrar arkamızdaydı.
Ufuk'a ve Tuana'ya baktım. Galiba onu ben hariç kimse farketmemişti. Beni sıcak basmaya başladı, hayır, alnımın kenarından akan bu damlalar muhtemelen ecel terleriydi. Gökhan'ın gözümün önünde veya diğer yaptıkları, söylediği sözler zihnimde birer birer canlandıkça canım daha da sıkıldı. Hayır, bu takıntılı sevdası yüzünden birine daha zarar verirse, onu ölsem bile affetmem!
Ufuk bizi alışveriş merkezinin yanına getirdi. Ona buraya gelmek istediğimizi söylemiştik. Ancak biz arabadan inerken, Ufuk'un da indiğini gördüm ve gerginliğim bire bin arttı. Gelme işte, gelme! Bir günüm bile sorunsuz geçmeyecek mi benim?
"Getirdiğin için teşekkürler Ufuk abi," dedim, son iki kelimenin üzerine bastırarak, "biz kendimiz, baş başa kız kıza gezmek istiyoruz. Dönerken de taksiyle döneceğiz ve Tuana'yı eve getirip kendim bırakacağım." diyerek Tuana'nın koluna girdim. "Şimdi izninle."
"Gelin size bir şeyler ısmarlayayım, sonra gideceğim zaten."
İlla kendini si- yani sevdireceksin!
"Abi sen parayı ver, biz şimdi içmek istemiyoruz. Gezip yorulacağız, sonra içeriz." dedi Tuana.
Şu kızın doğru düzgün cümle kurduğunu gördüm ya...
"Siz beni niye kovmaya çalışıyorsunuz?" dedi Ufuk, işkillenmiş gibiydi. "Hayırdır, önemli bir işiniz mi var?"
Kuşku dolu bakışları ikimizin gözlerinin arasında gidip geldi.
"Sana ne ya? Sana ne?!" diye bağırmak istedim ama kesin Tuana ile bir daha buluşmama izin vermeyeceklerini göz önünde bulundurarak sabırlı davranmaya çalıştım. Etrafa bakınıp Gökhan'ı ve arabasını da göremeyince, "Peki, bir kahve içelim o zaman." dedim.
Beraber hemen önünde durduğumuz kafeye girdik. Hava çok sıcak olduğu için içeride oturduk. İçerisi buz gibiydi. Ufuk bir de gidip cam önündeki masayı seçmesin mi? Seçti. Oturduk, siparişleri verdik. Tuana, hesap nasıl olsa abisine girecek diye menüdeki en pahalı dondurma ve kahveyi söyledi. Ben de bir espresso istedim. Acı acı, biraz kendime getirir diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
666 (Tamamlandı)
Teen FictionPatron: Yanımdayken böyle konuşamıyordun, uzaklaşınca sana bi' cesaret geliyor galiba. Ben: Diyelim ki, yanında seninle böyle konuştum. Deli gibi kızdırdım, hiç sevmediğin şeyleri yaptım, kötü sözler söyledim. Ne yaparsın? Patron: Kendini altımda...