29

128K 7.1K 1.4K
                                    

¤¤¤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

¤¤¤

Dünyanın en uzun yirmi dakikasını geride bıraktıktan sonra eşyalarımı toparlayıp, montumu giydim. Tuana da montunu giyerek yanıma yaklaşıp, "Beni de bekle, ne bu acelen?" diye sordu.

Bir anda kala kaldım.
"Şey, beni Gökhan alacak." deyiverdim.

"Peki," dedi burukça, ama gülümsemeye çalıştı. "İyi eğlenceler, dikkatli olun."

Düşündüm. Onu ikinci plana atmışım gibi hissetmesini istemiyordum.
"Sen de gel, mahalleye gidiyoruz zaten. Seni de bırakalım."

"Yok kanka ya, ben sevmem öyle. Siz baş başa kalın."

"İtiraz istemiyorum. Yağmur yağıyor zaten, gel hadi." diyip koluna girdim ve beraber çantalarımızı alıp gülüşerek sınıftan çıktık.

Okulun bahçe kapısından çıktığımızda Gökhan selektör yaptı. Tuana'yı kolundan çekerek arabanın yanına götürdüm ve beraber hemen arabaya yerleştik. Arkada oturduğum için Gökhan aynadan bana öyle bir bakış attı ki... Ben de ne yapayım? der gibi yapıp, omuzlarımı kaldırdım.

"Hoş geldin Tuana, n'aber?"

Tuana, "İyiyim Gökhan amca, sen nasılsın?" diyince kendimi tutamadım ve kıkırdadım.

"Yok Gökhan dede anasını satayım."

İşte buna dayanamadım ve kahkahayı patlattım. Komik olan yanı ona bu şakayı yapmış olmam ve Tuana'nın bunu bilmeden söylemesiydi. Muhtemelen şu an şaka mı, gerçek mi olduğunu ayırt edemiyordu ama sinirlenmişe benziyordu.

"Komik mi Esracığım?" diye sorunca, dudaklarımı birbirine bastırıp kendimi toparladım. Aynadan bana attığı ölümcül bakışları tehdit salgılıyordu.

Tuana bu sefer de, "Ne dedim ki Gökhan amca?" diye sorunca dirseğimi böğrüne geçirdim.

"Abi de bari, ne amcası?" diye fısıldadım sinirle.

"Gökhan abi," diye düzeltti ama bu da ona yetmeyince bir kez daha düzeltti, "Gökhan Bey."

"Senin başının altından çıkıyor bunlar değil mi?"

"Aaa kuru iftira! Ne alâkası var Gökhan Beyciğim?"

Bana görürsün sen der gibi bakarak başını salladığında, sertçe yutkunup pusdum.

"Abi de yeterli," diyerek dürttüm Tuana'yı. Bir kez daha amca derse, bu adam kendini kocam yapacak! Onu da nasıl yapar söylemeyeyim artık.

"Tamam ya, sağolasın Gökhan abi."

İş işten geçti Tuana, artık istersen amca de, istersen dinazor de, hipopotam de, bir şey farketmeyecek.

Gökhan mahalleye yakın bir yerde durup, "Burada inebilirsin," dedi Tuana'ya, "Biz mahalleye girmeyeceğiz."

"Tamam o zaman," diyen Tuana bana doğru döndü, "Eve gidince bana yaz, tüm detayları!" diye fısıldayınca, susması için dürttüm. "Hadi görüşürüz." diyip arabadan indi ve Gökhan arabayı çalıştırdı.

Yaşadığı apartmanın arka tarafına geldik. Arabayı parke ettikten sonra aynadan gözlerime baktı. "Eve gitmek için ne kadar vaktin kaldı?" diye sordu.

Telefonumun ekranını açıp saate baktım ve tekrar onun gözlerine baktım. "51 dakika."

"Güzel." dedi ve arabadan indi. Kapıyı açıp kolumdan tutarak beni de indirdi. Eli yavaşça aşağıya inip elimi kavradı vr apartmanın arka girişinden girer ken beni de peşinden sürükledi.

Kalbim ağzımda atıyor, heyecan vücudumda bilinçsizce kol geziyordu. Dizlerimin bağı çözülmüş gibiydi. Nabzımı duyacak kadar heyecanlıydım ve acaba o da duyuyor mu diye merak da ediyordum.

Asansöre girdik ve kapılar kapandığı an Gökhan'ın elini ensemde hissettim. İri parmakları ensemden saçlarımın içine girdi ve beni kendine doğru çekip, diğer elinin parmaklarını çeneme sardı ve yüzümü yukarıya kaldırdı. Keskin bakışları yüzümde dolanırken, baş parmağını alt dudağımın üzerinde gezdirerek ezici baskılar yapıyordu.

Göğsüm onun esaretinde körük gibi inip kalkıyordu fakat kalbim durmuş gibiydi. Diliyle dudaklarını ıslattı ve az sonra dudaklarını ezici bir baskıyla dudaklarıma kapadı. Uzun ve baskın bir öpücükten sonra geri çekilip gözlerime baktı.

Vücudumda garip şeyler oluyordu. Daha önce hissetmediğim türden şeyler. Aklımı ve dengemi kaybetmiş gibi hissediyordum.

Asansörün kapıları açıldı. Yeniden elimi tutarak asansörden çıktı. Beraber evinin kapısına geldiğimizde anahtarla kapıyı açtı ve beni içeriye soktu. Kapıyı kapatıp arkasını yavaşça döndü ve gözlüklerini düzelterek bana baktı.

"Şimdi kaç dakika kaldı?" diye sordu.

Güçlükle yutkunup titreyen dudaklarımı araladım. "Galiba 49 dakika."

"Güzel," dedi bana yaklaşırken, "bu hayatının en güzel 49 dakikası olacak..."

666  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin