Başlangıç

177 11 0
                                    


"Kötülük nedir? Zayıflıktan kaynaklanan her şey."

"Hanccıı!!" Bilmem kaçıncı şişesini bitirdikden Sonra, gür sesle tekrar bağırdı, tezgahın orada duran adama

" bir şişe daha!"

elini havaya kaldırıp tekrar indirdi, uyumak istiyordu. Gözlerini kapatıp bir daha uyanmamak istiyordu. Ölüm onun ve herkes için tek kurtuluştu! Kim ölmek isterdi ki? O istiyordu! Ölümün tüm zerresini, vücudunda akan kanda hissetmek istiyordu.
Kulaklarını dolduran siren sesiyle kafasını pencereye çevirdi. Her yer Polis ve ambulans dolmuştu. Bu sefer ki daha kalabalıktı. Bu kasabada ki ölümler git gide çoğalıyor ve gizemli bir hâl almaya başlıyordu. Katil yıllardır bulunamıyordu. Bu öyle bir katildi ki, her bir cesede işkence edilmiş halde bırakıyordu. Ölü bedenler, ya aynı gün içinde ya da çürümüş halde bulunuyordu. Cinsiyet farketmeksizin her an herkes toprağı boylayabilirdi. Kasabada ki çoğu insanlar korkudan taşınmak zorunda kalmıştı. İnsanlar korkuyor ve ellerinden hiç bir çare gelmiyordu. Kimi evini, kimi malını mülkünü bırakarak başka köy ve kasabalara taşınmıştı.

"Katil yine iş başında anlaşılan" belli ki han sahibi sıkıntı istemiyordu. Niyeti han'ı erken kapatıp, polislerin gelmesini engellemek. Zaten yeterince uyarı kağıtları vardı.

"Masadakiler son biranız! saat gece yarısını geçti " elinde ki bezle, koca bardakları silerken bir yandan da söyleniyordu. Ardından diğerlerinin aksine şık giyimli adam haykırdı

"Borçlular yine kapıya dayanacak, Boğazımıza kadar battık be!" Yarı ayık gözlerle cümlelerine devam etti "baakk..... hancı! saat daha çok erken" şişenin dibinde kalan son yudumu da boğazından geçirdi. Han sahibi bıkkın bir tavırla son kez daha seslendi

"polisimi çağırayım lan! dükkanı kapatmak için... kalkın evinizde zıbarın!"

Elinde ki kirli bezi yere atmıştı.
Herkes teker teker toparlanmaya başlamıştı. Masaların iç içe olması sarhoş kafalarıyla yürümelerini daha çok zorlaştırıyordu. Hancı, giden insanların tek tek kapıdan çıkmasını izlerken tek bir kişinin ayağa bile kalkmadığını gördü.

"Hey ahbap!" Diye seslendi uzağında oturan gizemli adama. Onu daha önce buralarda görmediğine emindi. Siyahlara bürünmüş, kafasına geçirdiği deri kapuşonuyla yüzü tanınmayacak şekildeydi. Hancı polisler gelmeden dükkanını kapatmak istiyordu. Dükkanın altında gizli kumarhanesi, yasal olmayan işlerle uğraşıyordu. Bir kaç kez baskın yemişti ama ucuz yırtmıştı. Malı, mülkü bu basit handı. Tüm parasını buraya yatırmış, zar zor adam etmişti.

Kafasını sesin geldiği yöne çeviren masada ki adam, siyah kapuşonunu çıkardı. siyah deri eldivenlerini masanın üstüne koyup şişesini bir yudumda dikledi. Kafasında ki sesler zaten susmuyordu üstüne bu adamı duymak onu deli ediyordu. Kafasında ki sesler yine onu dürtüyordu. Burdan kalkıp gitmeliydi hancıya zarar vermeden hemen şimdi gitmeliydi. Eldivenlerini alıp masadan bir hışımla kalkıp tekrar kopüşonuyla kafasını gizledi. Tam Kapıdan çıkmak üzereydi ki hancı nın tekrar sesini duydu

"İçtiklerini ödemedin ahbap!"

Hancı kapının ağzında duran adama doğru yaklaştı. Bir süre bekledikten sonra elini uzatıp "tam tamına 500 sent,bugün iyi içtin ahbap! bugün senin günündü resmen " diye pisçe kahkaha atarak konuştu.

Siyah kopuşonlu adam önce hancının eline baktı sonra dışarıyı gözetledi.

"Öldür onu , sana uzattığı elini kes" adamın kafasında ki sesler susmuyordu

"Öldür onu öldür onu" siyah deri eldivenleriyle kafasına vurmaya başladı

"Sus! Sus !sus!" Kendi kendine bağırıyordu .

Hancı adamın parayı vermemek için oyun oynadığını düşünüyordu. "Eee sıktın artık ver paramı be adam" diyerek elleriyle adamın ceplerini karşıtımaya başladı. Siyah pantolon un arka cebinde cüzdanı bulunca pisçe gülümsedi

"Hah işte buldum" dedi, karşısında duran adamı umursamadan hakkı olan parayı alıp, cüzdanı yere fırlattı. Siyah giyinimli olan sesini hiç çıkarmadı, belliki sinirini kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Hancının arkasını dönüp gittiğini görünce kafasında ki sesler yine konuşmaya başlamıştı

"Seni ezik! Sen bir eziksin "

bu sesler kafasında söylenmeye başlayınca sert elini yumruk yapıp eskimiş han ın kapısına vurdu. Sesi duyan şişko hancı, koşar adımla siyah giyinimli adamın koluna yapıştığı gibi dükkan dan çıkarmaya çalıştı

"Gece gece belamı oldun başıma" Diye tok sesiyle bağırdı. Eliyle adamı itip, bir yandan da söyleniyordu "Defol git! Bir daha buraya gelme"

son ikazını yaptıktan sonra yaka paça adamı dışarıya çıkarmaya çalıştı. Gerçekten onu dışarı çıkarmaya gücünün yeteceğinimi düşündü? Siyah kopuşonlu adam kafasını kaldırıp hancıyla göz teması kurdu. Kuzgun misali etrafı süzdü, gözü bir an için masada ki bıçağa gitti. Bıçağı kullanmak istemiyordu ama kafasında ki ses başka türlü susmayacaktı. Elini masaya uzatıp bıçağı aldığı gibi hancı nın koluna batırdı. O kadar sert vurmuştu ki, şişko hancı nın eli yere düşmüş, sel gibi kan fışkırıyordu. Yerde yardım çığlıkları isteyen adamı izlerken kafasında ki ses artık konuşmayı bırakmıştı. Hancının ölüşü adamı hiç ummadığı huzuru tattırmıştı. Omuzlarında ki yük, tüy kadar hafiflemişti. Adamın son nefes alışverişlerinin bittiğini anladığında, han kapısından dışarıya çıktı.

Cebinden bir sigara çıkarıp dumanı ciğerlerine çekti. Kış soğuğu tamamen bitirmemiş olsa da sağanak yağmur yerini bırakmıyordu. Yağan yağmur adamın başını eğmesine sebep oluyordu. Gözleri yere indiği anda durdu.

Kırmızı! kan kırmızısıydı!

Kendi kanı değildi! kimin kanıydı ya da kimlerin kanıydı, insanlığını yine nerde bırakmıştı. Şiddetle yağan yağmur ellerinde ki kanı silmeye yetmiyordu. Anılar kafasında yapboz parçası gibi birleşmeye başlamıştı. Hancıyı öldürmüştü! Artık içinde ki çift kişiliği kontrol edemiyordu. Bu kaçıncı yabancının kanıydı ellerinde. İçinde büyüyüp kendini bitiren karanlığın ikizi onu bırakmayacaktı.

O karanlık sırlarla dolu acımasız bir katildi! O tehlikeyi davet edendi. O tehlikenin ta kendisiydi.

Sertçe yüzüne çarpan yağmur damlaları, bıçak misali yüzüne değip hava da süzülüyordu. Siyah kapüşonunu başına çekip sisli havada yürümeye başladı. Ölüm düşüncesi aklına geliyordu. Evet ! Evet ! Ölmek en iyi kurtuluştu. Hem onun için hem de herkes için. Ölüm en iyi yoldu. Yolun ortasına geçti yağan yağmurdan zorla seçtiği arabayı gördü. Onun üzerine doğru geliyordu. Kollarını açtı ve gökyüzüne doğru haykırdı

"BEN BİR CANAVARIM!"

KARANLIĞIN İKİZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin