Anamız babamız yok deriz

368 27 28
                                    

"ben çıkıyorum" Nisa ayakkabılarını giyip, çantasını koluna taktı. Annesinin ses vermiyceğine emin oldukdan sonra kapıdan çıktı. Aralarında ki buzlar asla erimek bilmiyordu. Annesi,  kızına karşı duvar örtmüştü, Nisa da onu tekrardan kazanmak için hiç bir şey yapmıyordu.

Okula gitmek için yine servisi beklemeye durağa gitti, Ilgın'a haber verememişti çünkü  dün, gece yarısına kadar konuştukları için, telefonun Şarjını bitirmişti, uyku mahmuru olduğundan şarja takmak yerine  dolabına atmıştı öylece. Sabah  şarjının olmadığını görünce, şarj aletiyle beraber çantasına atmıştı telefonu,  okulda şarja takmayı düşündü.

Hava güneşli de olsa esiyordu, hırkasına daha çok sarıldı. Durak bugün bomboştu, sokaklar da öyle? Şaşırmış olsa da, saatin erken olduğuna yoruyordu bu ıssızlığı.

"Güzelimm" Ilgın zıplayarak yanına gelirken, dudaklarında gülümsemeyle karşıladı sevgilisini.

Ilgın, kendisinden bir kaç santim kısa olan sevgilisini kollarının arasına alıp, sıkıca sarıldı. Omuzuna öpücük kondurup kokusunu içine çekti. Ciğerleri bayram ediyordu günler sonra hasret kalacağından habersizce soludu güzel kokuyu.

"Mesajlarıma niye bakmadın bebeğim?"

"ya Dün gece telefonumu şarj etmeyi unuttum ve şarjı yoktu o yüzden yazamadım sana" Kafasını kaldırıp sevgilisinin yüzüne bakarak konuştu Nisa. Yüzlerinin arasında kısacık bir mesafe varken Ilgın o mesafeyi sıfıra indirip, dudaklarını birleştirdi.

"Öyle özlemişim ki bebeğimi" alınlarını birleşti, gözlerine uzun uzun baktı sevgilisinin. İçinde tuhaf bir acı nüksetti Ilgın'ın. Sevgilsine çaktırmadan gülümsemeye çalıştı.

"İyi misin?" Nisa huzursuz yüzünü fark etmiş, Ellerini tutu sevgilsine güç vermek adına. "İyiyim yavrum" diyerek geçiştirdi.

Nihayet otobüs görünmüştü. Ilgın henüz kendilerinden hala uzakta duran otobüsü fırsat bilip, tekrar Sevgilisini dudaklarından kısacık öptü. İçinde yoğun bir sızı vardı, anlamsız gelen bu hissin pek üstünde durmadı.

"Nisa.." iki sevgiliyi izleyen kadın, şokla, durduğu yere çakılı kalmıştı. Sabah eşini ve çocuklarını işlerine göndermenin verdiği rahatlıkla, salı pazarına gitmek için erkenden çıkmak için, ev işlerini yapmadan kendini evden attı yoksa insanlar pazarda ki her şeyi silip süpürürdü.

Şehiriçi beklemek için durağa gitmek için yolla koyuldu. Sokağın tenha yerinde kızını,  hiç hazetmediği kızla dudak dudağa görmüştü.  Beyninde şimşekler çakıyordu, kanı çekilmiş, elli ayağı tutmuyordu. Şoktan sıyrılmasını sağlayan köpeğin havlamasıyla titreyen vücuduna rağmen ikilinin yanına koştu.

Ama kadın daha durağa ulaşamadan, ikili otobüse binmiş yola çıkmışlardı. Kadın ne yapacağını bilmez şekilde eve dönmek zorunda kaldı. Kocasına nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. Evin içini talan etmişti adımlarıyla.  Aklına gelen milyonlarca kötü ihtimali tarttı ama hiç bir sonuç elde edemiyordu, yolun sonu yine kocasına anlatmakla geçiyordu.

Boğulucağını hissediyordu, çaresizlik elini kolunu bağlamıştı. Başına ağrı girmişti, yazma bağladı alnına acısı dinsin diye. Ellinden geldiğince kızını düşünmek istemiyordu. Çok günahkârdı çok.. o an yüzleştiği korkunç gerçekle, midesine kramp girdi. Kızının günden güne ondan uzaklaşıyor olmasına, sesini çıkarmasa da, tavırlarıyla isyan etmesi şu an anlam bulmuştu. O kız yüzündendi.

Mutfağa girip kocasının sevdiği yemekleri yaptı, öncesinde sakince oturup konuşacaktı kocasıyla, sonrasında kocası Neyi münasib görürse öyle olacaktı.  Kendisine söz hakkı tanımıyordu.

*
Nisa eve gelmişti gelmesine ama annesi mutfaktan çıkmamış, hatta ona yardım etmesini bile istememişti. Çok umursamayıp odasına çıktı. Telefonunu okulda şarj etmişti, dolabına geri sakladı. Çantasında sakladığı Ilgın'ın hediyeleri, mektuplarını bir kez daha baştan sona okudu. Garip bir his kaplamıştı içini, kalbine İşleyen huzursuzluk midesine kramp girmesini sağlayınca, bu hisse daha fazla dayanamadı. çantasına geri koydu mektupları. Odasından akşama kadar çıkmamış, ödevini yapmıştı Nisa. Ta ki babasının geldiğini duyunca. Aşağıya inmek zorunda kaldı.

*
Yemekte gergin bir hava vardı. Annesi asla onun yüzüne bakmıyor denk gelirse de üstünde ki iğrenç bakışlarını hissetmişti. Çok takılmadı. Sadece bir an önce yemeğin bitmesini odasına çekilmeyi bekliyordu.

"Nisa kızım, Babana şöyle bir köpüklü kahve yap bakalım" sofrayı toplamayı bırakıp mutfağa gitti, annesi çok gergin olmasına rağmen, Babasının keyfi yerinde gibiydi, Çok kahve içmezdi, kahve istediğine göre mutlu olduğu bir şeyler vardı.

"Bey, seninle Nisa hakkında konuşmam gereken bir konu var"

Acı veren kalpsizlerden olamazdın                                          |GxG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin