"Lütfen bırakın beni!" diye ağlıyordu Jisung ama onu duyabilecek kimse yoktu. Onun gibi yanındaki bir kızda ağlıyordu. Okulun zorbaları tarafından getirildikleri bu yerde seslerini duyan kimse yoktu.
Zorba gruptan biri, "Kes sesini ucube" diyerek, bir tokat attı. Yere düşen çelimsiz çocuk korkuyla yerine sindi.
"Ne yapalım bunlara hyung?"
"Aptal mısın yoksa aptal numarası mı yapıyorsun? Kamerayı hazırlayın videoya alacağız."
İki çocuk çok korkuyordu, kız ağlıyor yalvarıyordu. Bu iğrenç insanlar okulun zorbalarıydı. Okulda artık onları elleyen kimse olmayınca iyice çığırdan çıkmışlardı. Zaten zengin aileleri de birçok şikayeti engelliyordu. Yaptıkları iğrençlik yüzünden kimse şikayette edemiyordu. Ellerini uzatıp kızın gömleğini açmaya çalıştı içlerinden biri kız direnince diğeri geldi. Diğer iki kişide Jisung'a yönelmişti, biri kollarını tutmuş, diğeri de kemerini açmaya çalışıyordu. Jisung direnemeye çalışıyordu. O pis ellerin vücuduna temas etmemesi için direniyordu; fakat çabası boşunaydı.
O esnada sert bir metal sesi duyuldu. Bu tenha izbe kimsenin girmediği varlığını bile unuttukları depo; fazlaca sütunları olan okulun, eskiyen dolapları dahil olmak üzere birçok eşyanın olduğu geniş bir yerdi. Kimsenin aklına gelemeyecek bu yerde bu ses zorbaları şaşırtmıştı. Metal sesini duyan zorbalar birbirlerine baktılar. İçlerinden biri Jun-young'a baktı. Asıl başları oydu, diğerleri ona itaat eden embesiller sürüsüydü.
"Hiçbir şey yok devam edin" komutu geldi Jun-yong'tan, o esnada daha güçlü bir metal sesi geldi.
"Kim var orada ya sen çıkarsın ya da ben seni çıkarmasını bilirim."
Bu defa metal sesi dolaplara sürtünerek yaklaşmaya başladı. Korkak zorbalar tedirgin olmuş Jun-young'a bakıyorlardı.
Ses iyice yaklaşmıştı. En sonunda metal sesi kesilmiş bu defa konuşma sesi başlamıştı.
"Jun-young giderken seni yok ederek gitmediğime neden pişman ettin beni?"alayla konuşan öfkeli ses zorbaları korkutmaya yetmişti. Bu sesi hepsi gayet iyi biliyordu.
"Hoş geldin Bang Chan hangi rüzgar attı seni buraya?"
Konuşan bu gevşek adam Bang Chan'ın iyice öfkelenmesine sağlamıştı. En sonunda ortaya çıkmış tam Jun-young'ın karşısına geçmişti ve Jun-young'a sağlam bir yumruk geçirmişti. Diğerleri yumruk sonrası gelen kırılma sesi ile korkmuşlardı.
"Ben pek hoş bulmadım." Chan, bu defa arkadaşlarını almadan bizzat babasının adamları ile gelmişti.
Adamlar, kızı ve çocuğu tutan serserileri tutup çekmişler; çocuk ve kızı kurtarmışlardı. Adamların her biri bir genci almış, Chan'dan dur komutu gelene kadar hırpalamaya başlamışlardı. Zavallı embesiller karşı bile koyamıyorlardı. Chan ise Jun-young'u adamına bırakmış kayıt alan kamerayı almıştı. Kamerayı kapatıp cebine attı. Her birinin telefonunu almalarını söyledi. Kıza çıkıp gitmesini söyledi kız koşarak oradan uzaklaştı. Jisung'un önüne gelip dizlerinin üstüne çöküp elini uzattı.
"İyi misin?" ürkek çocuk başta sessiz kaldı; ama kendisini kurtaran kişiye teşekkür etmesi gerekiyordu.
"İyiyim teşekkürler" dedi cılız bir sesle.
"Sana yardım edebilir miyim kolun kanıyor hem buradan çıkalım artık" diyerek elini uzattı büyük olan.
Jisung hala korkuyordu o yüzden tereddütteydi. "Korkma sana zarar vermem." dedi ve güven dolu gülümseme verdi. Jisung uzatılan eli tutarak ayağa kalktı. Chan, adamlara döndü "yeter bu kadar öldürmeyin daha tadacakları bir hapishane hayatı var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All of me/ Minsung
Fanfiction"En kötü çılgınlığım, ritmim ve kederimsin Şarkı söylemeyi bırakamam Kafamın içinde çalıyor ve orda sen varsın Kafam suyun altında ama iyi nefes alıyorum Sen çılgınsın ve ben aklımı kaçırdım Çünkü her bir zerrem Senin her bir zerrene aşık" Kitaplar...