"Hyung"
Minho bir süre şaşkın bir şekilde karşısındaki çocuğa baktı. Jisung'un hapşırması ile kendini geldi.
"Jisung! Bu ne hal? Geç içeri hadi"
Jisung içeri girmişti. "Beni takip et" komutu ile hyungunu takip ediyordu. Jisung yerler ıslanıyor diye tedirgin olsa bile hyungunun peşinden tin tin gidiyordu. Hyungu onu odasına getirmiş kıyafet vermişti. "Bunları banyoda değiştir ve ıslak kıyafetlerini bana ver. Üzerini giyince şu havlu ile saçlarını kurut."
Jisung üzerini değiştirmiş Minho'nun ona bol gelen eşofmanını ve hoodiesini giymişti. Banyonun aynasından kendine baktı sudan çıkmış sıçan gibi görünüyordu. Kapıyı açıp onu bekleyen Minho'ya ıslak kıyafetlerini verdi. Minho kıyafetleri kurutma dolabına asmıştı. Sonra dönüp havluyu alıp Jisung'un saçlarını kurutmaya başladı. Sonunda durduğunda havluyu yavaşça indirdi, bir adet kendine bakan sevimli Jisung, Minho'nun yaralı kalbine iyi gelmemişti. Kendini toparlayıp geri çekildi "Gel hadi" dedi.
Önce mutfağa geçmişlerdi. Minho'nun yaşadığı ev çok büyüktü işin garip tarafı çalışan yoktu. "Evde yalnız kalmak istedim aşçımız dahil tüm çalışanlar izinli . Sıcak çikolata yapıyorum bu havada sırılsıklam motor kullanan biri kolay kolay ısınmaz."
"Teşekkür ederim hyung" Jisung, Minho'nun kıyafetlerinin içinde kaybolmuş şekilde peşinde yürüyüp duruyordu. Minho bir süre sonra artık kasıtlı olarak sağa sola gitmeye başlamıştı. Peşindeki minik sincap çok tatlıydı. Aniden durması ile Jisung Minho'nun hafif kaslı sırtına çarpmıştı. "Ah hyung sırtın çok sertmiş" burnu acımıştı eliyle burnunu ovarken Minho ona dönmüş küçük burnunu tutmuştu. "Yaramaz sincap" diyerek onun kıyafetin içinde kaybolmuş ellerini bulup kaldırdı. Minho, Jisung'un üzerindeki hoodiesinin önce sağ kolunu katlayıp sonra sol kolunu katladı. Onu ellerinden tutup yüksek sandalyeye oturttu. Sanki bir kediyi sever gibi çenesinin altını okşadı. Gelen bip sesi ile tekrar tezgaha dönüp iki kupa çıkarıp sıcak çikolataları koydu. Jisung'un elinden tutup onu yüksek sandalyeden indirdi. Kupaları alıp içeri geçmişlerdi. Geniş yumuşak koltuğa birlikte oturmuşlardı. Beş kişilik koltukta sanki hiç yer yokmuş gibi yan yana oturuyorlardı. Ellerine aldıkları kupalarla sessizce birbirlerine bakıyorlardı.
"Hyung neden iki gündür yoksun beden dersi sonrası seni aradım ama yoktun iki gündür bekliyorum gelmedin, telefonuna da ulaşmadım çok korktum?"
"Neden korktun?"
"Sana ulaşamamaktan, birdenbire oradan kayboldun başına bir şey gelmesinden çok korktum."
"Günlerdir beni görmüyor gibiydin fark edeceğini düşünmedim."
"Özür dilerim hangi davranışım sana bunu düşündürdü bilmiyorum ama kesinlikle öyle bir şey yok"
"Sürekli birilerini bir yere davet edince sanırım benim bu sınıfta işim bitti istenmeyen kişi benim diye düşündüm. Açıkçası ailem dönünce sınıftan hatta okuldan kaydımı aldırmayı düşünüyorum."
Jisung'un anında gözleri doldu. "Hayır hyung diğerlerini ikna etmek zor olurdu ama sen benim asla kırmazsın diye düşünüp seninle konuşmayı en sona bıraktım. Sanırım beni yanlış anladın ve seni istemeyerek kırdım."
"Demek Minho hyung cepte dedin"
Jisung telaşla elini salladı. "Hayır hayır hyung öyle değil ya. Sen bana daha yakınsın."
"Emin misin?"
"Evet eminim"
"Pazartesi günü hiç öyle görünmüyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All of me/ Minsung
Fanfiction"En kötü çılgınlığım, ritmim ve kederimsin Şarkı söylemeyi bırakamam Kafamın içinde çalıyor ve orda sen varsın Kafam suyun altında ama iyi nefes alıyorum Sen çılgınsın ve ben aklımı kaçırdım Çünkü her bir zerrem Senin her bir zerrene aşık" Kitaplar...