Uzandığı yerde pencereden giren ağaç dalları yüzünde gölgeler bırakmıştı. Annem içeri girip yavaş adımlarla bana doğru yaklaştı.
Elini omzuma koyduğunda başım ona doğru döndü.
"İyi olacak." Bakışlarım tekrardan Belial'e döndü.
Derin bir nefes aldım. Her şey başa dönseydi ve biz başka konumlarda bulunuyor olsaydık o zaman daha kolay olurdu.
Fakat sona bu kadar yaklaşmışken baştan bahsedemezdik.
Annem biraz daha yanımda kalıp ardından çıktı.
Uyuyordu hala.
Uyandığında bu defa ne hatırlayacaktı?
Zaman o an gelip yaralı omuzlarımdan sarsmaya başladı.
Uyandırmak değildi amacı. Biliyordum.
Belial yerinde kıpırdandığında endişeli gözlerim üzerinde gezindi. Dudakları aralandı ardından kapandı.
Gözlerimi kapattım. Ufak ufak saçlarım yüzüme doğru uçuştu. Göz kapaklarımı aralayan bu etken ile yutkundum. Saate baktığımda hiç geçmemiş sandığım vaktin çoktan bittiğini gördüm.
...
"Tüm bu olanlar mantıklı gelmiyor." Belial sıkıntıyla nefesini verdi.
"Öyle." Yüzüne bakmayı bıraktım. Karşılıklı oturduğumuz masada öne doğru geldi.
"Benim peşimdeler neden? Hatırladım onları, sonra biraz burayı da ama hala çok eksik parça var." Yüzüne baktım.
"Neyi hatırladın?" Tek kaşını kaldırıp indirdi.
"Bizi kimse istemedi. Buna rağmen yan yana olmuştuk." Yutkundum.
"Başka?" Omuzlarını kaldırıp indirdi.
"Şu anlık bu kadar." Başımı salladım.
"Evet, biz iki farklı dünyadan bireyleriz. Ve bu dünyaların ne kadar farklı olduğunu anlatmak için şu benzetmeyi kullanabilirim." Etrafıma baktım.
"Ateş ve su." Gülümsedim.
"Yakan ve söndüren. Belial biz buyduk. Birimiz sönmeyi göze aldı her şeye rağmen ama iki taraf da yok oldu. Bunu kimse hesaba katmamıştı." Kaşları çatıldı.
"Neden? Mümkün olamaz mı?" Bir süre durdum.
"Eğer olsaydı her şey çok farklı olurdu zaten." Etrafına baktı.
"Neden beni arıyorlar?" Parmaklarımla oynadım.
"Çünkü kayıpsın. Ve sen en önemli parçaydın." Kaşlarını çattı.
"Şimdi ne olacak?" Dudak büzdüm.
"Aramaya devam edecekler." Başını salladı.
"Her şeyi hatırladıktan sonra," duraksadı. Saniyeler geçti ve ardından usulca devam etti.
"Gitmek istersem?" Gülümsedim.
"Gidebilirsin." Gözlerime baktı.
"Sen, yani siz tehlikeye girmez misiniz?" Her şeyi hatırladıktan sonra bizi önemsemeye devam edecek miydi?
"Başımızın çaresine bakarız." Arkasına yaslandı.
"Anladım." Dediğinde başımı salladım.
"Seni bir yere götürmem gerekiyor." Dediğimde bakışlarımız buluştu.
"Tamam." Yerimden kalkıp onu da alarak bahçeye çıktım. Ardından dün geçtiğimiz kapının önüne gelip durdum.
"Ambrosius, qui Sunt In Belial. Accipere nobis."
(Ambriel ben geldim Belial ile birlikte. Bizi kabul et)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTİEL
Fantasy(TAMAMLANDI) Yıl 1919 İzmir işgal altında. Farklı bir dünya ve boyuttan dünyaya, işgali bitirip savaşı sonlandırmakla gönderilen Aftiel ve Belial, Türk ve Yunan kimliklerin içinde karşı karşıya kalır. Bir zamanlar benzer bir savaşın içinde Aftiel'e...