Sabah olduğunda gözlerimi kırpıştırarak açtım. Zihnimde her şey oturmuştu. Kim olduğum ailemdeki bazı kişilerin göç esnasında öldüğü Resul ile gerçek ilişkimiz ve babaannem.
Ülkeye geleceklerin de Yunan askerleri olduğunu anladım. Dün bize erzak satmayan adamın neden bize satışı kapattığını anladım. Her şey artık berraktı. Ve en iyisi mesleğe dair de bir çok şey hatırlıyordum. Yani o sıvı benimle bir süre daha beraberdi.
Yataktan kalkıp üzerimi giyindim. Odadan çıktığımda babaannemin Resul ile konuştuğunu gördüm.
"Esma sultan sabah şerefleriniz hayrola." Bana bakınca yüzündeki gülümseme büyüdü.
"Kuzum gelmişsin kendine bak en sevdiğin ekmekten yaptım gel otur." Oturup ekmeğin köşesinden kopardım.
"Resul Kordon'a gideceğiz değil mi?" Babaannem bize doğru döndü.
"Bak ikinize de söylüyorum sakın kendi başınıza bir iş etmeye kalkmayın." Resul de ekmekten koparıp ağzına attı.
"İşgal'e sessiz kalacak değiliz." Babaannem yanına doğru gitti.
"Kalın mı diyorum Resul! Sizi benden koparacak bir şey yapmayın diyorum." Resul başını salladı.
"Kubilay gelecekti." Diye mırıldandı.
"Gelsin ona da söyleyeceğim bak oğlum şu olanlar oyun değil keşke olsa ama dişimizi sıkacağız. Onlar gelmeyi göze aldıysa geri göndermek farz bize ama böyle değil. Sağ olursak bir oluruz." Kapı çalınca ayağa kalkıp kapıyı açmaya gittim.
"Ahsen abin nerede çıkmamız lazım." Arkaya doğru baktım. "Resul gel Kubilay geldi." Resul kapıdan çıkınca babaannem de çıktı.
"Başınıza iş almadan gidiyorsunuz." Diye uyardı.
"Ayıp ettin Esma Sultan hadi bu hayta oğlunu uyarıyorsun da beni beni..." Kalbini tuttu. "Ben yapar mıyım öyle şey." Resul gelip kafasına vurdu.
"Lakırdılara bak." Gülümseyip dışarı kıyafetimi giydim. Evden çıktığımızda Kubilay bana baktı.
"Hastaneye bırakıyoruz galiba seni?" Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Hayır Kordon'a geliyorum ben de." Kubilay, Resul'e baktı.
"Oğlum Hasan da gelecek dedim ya sana." Dedi uyaran bir tonla. O an içimden Hasan'ın Belial olma ihtimali gelip geçti.
"Gelsin Ahsen bizden uzak bir yerde durur." Kubilay önüne döndü. Kordon'a ulaştığımızda sırtı bize dönük birine seslendiler Hasan diye. Kalbim atarken o arkasını döndü ama Belial değildi. Nefesimi bırakıp önüme baktım.
"Hazır mısınız?" Dedi Hasan. "Neye hazır olmalılar?" Hasan belindeki silah'ı gösterdi.
"Layığıyla bir karşılama yapalım değil mi?" Kalabalık artarken yutkundum. Daha önce dünyaya geldiğimde tarihi az çok duymuştum. Şu an yaşanan olayla birlikte canlar yanacaktı ama nedense bunun doğru olduğunu hissediyordum.
Bir gemi yaklaşınca kalabalığın arasında yerimizi aldık. Hasan biraz daha geride duruyordu.
Gemiden bir sürü üniformalı asker indi. En önde durup konuşma yapan kişiye bakarken duraksadım. Resul kolumu tuttu.
"Git buradan çabuk." Diye mırıldandı.
"Belial..." Diye cümleler döküldü ağzımdan.
"Eve git." Diye üsteledi Resul. Kolumu çekip öne doğru yürüdüm.
"Ben Andreas size kurtuluşunuzu getirdim. babam bunun için burada." Belial'in ağzından dökülen sözler yüzümü buruşturdu. En öne geldiğimde gözleri beni buldu. O sırada İzmir'de yaşayan Rumlar bu konuşmayı coşkuyla karşıladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTİEL
Fantasy(TAMAMLANDI) Yıl 1919 İzmir işgal altında. Farklı bir dünya ve boyuttan dünyaya, işgali bitirip savaşı sonlandırmakla gönderilen Aftiel ve Belial, Türk ve Yunan kimliklerin içinde karşı karşıya kalır. Bir zamanlar benzer bir savaşın içinde Aftiel'e...