Bölüm 27-Helva-

10 7 0
                                    


Sırtım dik ayaklarım divana uzanmıştı. Resul ve Kubilay karşımda oturuyordu.

"Çok yandı mı canın?" Diye sordu Kubilay. 

"Ben bayılmışım ya bilmiyorum o yüzden." Gülüp önümdeki elma tabağından aldığım elmayı ısırdım.

"Bayılmadın dendi bana." Dediğinde Resul'e baktı.

"Gözü açıktı lan dışarı çıktığında." Kubilay bu defa bana bakarak ellerini açtı.

"İkiniz de yalan söylüyorsunuz o zaman lan." Dedi kaşlarını çatıp.

"Elektriği ben yedim be niye yalan söyleyeyim." Resul ciddileşti. Ağzının içinde bir küfür edince yüzüne doğru yastık atmaya çalıştım.

"Yalan mı?" Dedi mesafenin yarasında yere düşen yastığa bakıp. 

"Yalan değil de yani ben yokken konuş kulağıma kulağıma küfretme ayı." Dedim sakin bir tınıyla. Başını salladı.

"İyi küstüm." Gülerek baktım.

"Cidden mi?" Başını sallayıp yüzünü çevirdi. Esma Sultan ve Eleni içeri girdi. Beni gören Eleni ayılıp bayılma hareketleri sergilemeye çalıştı.

"Benim küçük manolyam seni ne hale getirdiler böyle?" Diye yanıma gelip oturdu.

"Ağriyor mu?" Başımı yukarı kalırdım.

"Geçti." Deyip bıçağın ucuna bir elma takıp ona uzattım. Alışmıştı bu harekete elmayı alıp çatır çutur yedi.

"Niko'nun elmalari mi bunlar?" Onayladım.

"Serefsiz eve hangi elmalari getiriyor kim bilir?" Diye sinirlendi elmadan bir parça daha alıp.

"Esma Sultan sen iyi misin?" Diye sordu ona bakıp. 

"İyiyim çok şükür hiçbir şeyimiz yok hem." Bana bakıp gülümsedi. Kapı yine çaldı. Bu defa da Kubilay'ın annesi ve ninesi girdi.

"Başınız sağ olsun Esma'm helvayı kavurdum ben nereye koyayım?" Kapıdan giren ninesini ve annesini gören Kubilay ayağa kalktı.

"Nine hadi bana kavurdun bu zavallı kızdan ne istedin?" Ninesi bana bakıyordu.

"Sen ölmedin mi?" Diye sordu.

"Ölmedim daha." Dedim aynı ciddiyetle.

"Allah koru yarabbi." Diye elindekini masaya bırakıp bir yere oturdu. Dudak büzüp Kubilay'a baktım.

"Ölmediğim için mi korunmak istedi?" Başını olumlu anlamdan sallayıp gülümsedi. Yüzümü ekşittim.

"Ne zaman ölürsün?" Diye söndü bu sefer. Esma Sultan araya girdi.

"Destur." Diye kızınca kadın susup oturdu. Bugün herkes küsüyordu.

"Ya görün benim ne çektiğimi arkamdan gülüp helvamı yiyordunuz getirin lan kaşığı helvanı yiyeceğim." Deyip eline aldığı kaşıkla bir kaç lokma yedi.

"Boğazında dursun!" Diye bağırınca gözü bana kaydı. Sonra öksürmeye başladı.

"Rabbim hikmetinden sual olunmaz bak iki dakikada belanı buldun." Dediğimde göğsüne vurdu.

Resul ayağa kalkıp sırtına vurmaya başladı.

"Helal kardeşim. İyisin iyi yok bir şeyin." Zar zor yuttuğu lokmadan sonra Kubilay bana baktı.

"Seni kem göz ilan ediyorum." Dedi çatallı sesiyle.

"Çok üzüldüm ya." Dediğimde güldü.

"Bu kadar yıpratma kendini." Dedi bana karşılık. Evdeki bu hava bana iyi gelmişti. Ne kadar helva gelmiş olsa da sonra onu da hep beraber yedik. Güzel yapmıştı cidden.

"Eline sağlık güzel olmuş." Dediğimde güldü.

"Yarın da kendime yapacağım. Herkese yaptım." Dedi. Gülümsemem donduğunda zar zor yuttum lokmayı. 

"Tamam." Dedim gözlerimi kaçırarak. Kubilay gülmeye başladı.

"Resul senin helvayı ne zaman yedik biliyor musun lan?" Diye sordu. Resul başını sağa sola salladı.

"Bir kez attan düşmüştün ya o zaman." 

---

Onlar gittikten sonra kapı bir kez daha çaldı.Helen ve Andreas'ın sesi gelmişti. 

"Geçmis olsun demek için geldik bir mahsuru var mi?" Diye sordu Helen. Esma Sultan içeri aldı,  içeri girdiklerinde bakışlarım ikisi arasında dolandı. Andreas ve annesi yan yana geçip oturdular.

"İyi misin kizim?" Diye sorunca başımı salladım.

"Geçti." Dedim sakince. "Ben onun adina sizden çok çok özür dilerim." Esma Sultan gülümsedi.

"Ben sana teşekkür ederim asıl kızım, gelip yavrum işkence altında bana yardım et dedim sana benden önde koştun gittin." Helen'in gözleri doldu.

"Bizim adimiza karar veriyorlar." Dedi sakince. "Ben istemiyorum ama buradayiz." Gözleri doldu. 

Andreas bana bakıyordu.

"Öyle." Dedi babaannem. "Ateş bir yere düşmüyor." Helen dolan gözlerini sildi.

"Benim anneannem de Türk'tü." Dedi oğluna bakıp. "Benim için onun kime asik olduğunun bir önemi yok." Babaannem kaşlarını çatıp bana baktı.

"Ne der bu?" Diye sorunca yutkundum. "Siz bilmiyorsunuz yoksa?" Elleri ağzında durdu.

"Özür dilerim." Dedi Andreas'a bakıp. "Ahsen ne der dedim?" Andreas araya girdi.

"Onun bir sucu yok. Ben seviyorum o benden nefret ediyor, her seferinde söylüyor zaten." Babaannem bakışlarını çekti. İçeri Resul girince birden vücudu kasıldı.

"Ne oluyor lan?" Diye mırıldandı. Andreas'ın içinde bir parlama oldu. Aynı parlama Resul'ün içinde de oldu. Duraksadığında bana baktı. Kaşlarım çatılmıştı.

"Biz gidelim artik." Dedi ayağa kalkarken Helen. 

"Geçmiş olsun kizim." Gülümsediğimde o da gülümsedi. Andreas ile göz göze geldik. Başını eğip şapkasını kaldırdı ve annesini takip etti. Esma Sultan arkalarından gittiğinde Resul yanıma doğru geldi.

"Gördün mü az önce olanı?" Ona yaklaştım.

"Evet neydi o?" Derin bir nefes verdi.

"Kim olduğumu buldum az önce." Dedi yutkunurken. Kolundan tuttum. 

"Kim Andreas mı yoksa?" Başını olumsuz anlamda sallayıp elleriyle yüzünü kapattı.

"Siktir." Diye mırıldandı bir kaç kez art arda.

"Kimsin Res bana bak." Dediğimde bana döndü gözleri.

"Boku yedik Aftiel." Dedi ayağa kalkıp önümde gezinmeye başlamıştı. Çok gerilmiştim bende.

"Yoksa..." Dedim yutkunarak ve aklımdan geçen şeyin yalan olmasını umarak.

"Evet," Dedi uzun bir nefes verip.

"Belial." Yüzüm dondu ve bir süre yalnızca yüzüne baktım. Nasıl olurdu bu?

"Ne?" Diye mırıldandım hislerim çekilmiş gibiydi. "Şimdi ne olacak?" 


---

Sır mır yok kalmıyor hiçbir şey.

AFTİELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin