Zaman tüm her şeyi alıp gitmişti. Ben eski ben olarak kalmamıştım. O değişmişti.
Boş bir arazide var olan tek bir yol vardı. Yürümek ve yürümemek. İki ihtimalli bir kumardı hayat.
Yürüyenler ayak uyduranlardı.
Bir de çürüyenler vardı.
Hiçbir yere gidemeyen, öyleyece kalan ve durduğu yerde çürüyenler.
Kimdi kalan, kimdi çürüyen? Belki de o da benimle birlikte çürümüştü. Bilmiyordum artık bazı soruların cevaplarını.
Hayat geçen tüm yıllardan sonra karşıma geçti ve o yılların arasında sıkıştığım döngüye bir ayna tuttu.
Kırık ayna.
Bine parçalanmış, bine bölünmüş küçük bir ayna geçmişime dönmüşken yara alan o geçmişten koca damlalarla aynaya kanlar sıçradı.
Geçmiş geleceğin en büyük hammaddesiydi. Gelecek kana doydu. Parçalardan zaman sızıp yere yayıldı. Ve her şey yavaşça siyaha boyandı.
Siyah.
Korkumun rengi, çığlığımın sesiydi bu renk.
Gökyüzünden şimşekler çakarak etrafı beyaza bürürken olmuştu olanlar.
Nasıl başlarsa öyle bitmezdi öyleyse. Değişip dağılırdı.
Elimden düşen ufak cam bileklik etrafa yayılırken ona baktım.
Dağıldı. Ses ile bir kez daha irkildim. Susmak yerine her geçen gün eline geçiriyordu.
Görmezden geldim.
Benim görmezden geldiğim koca bir geçmiş vardı. O yanında ufacık kalıyordu.
Ambriel'in gittiği yola doğru bakarken aynı anda Belial'e kaydı gözüm.
Vereceğim tepkiyi bekliyordu. Dağılmış bir geçmişle ona baktım. Gözlerim ayna misali bine ayrıldı. Göremedi.
"Bir daha yapma bunu." Diye sert bir şekilde uyardım.
Gözlerim dolmaya başlayınca bir iki adım geri çekildim.
"Bilmediğin şeyler var diyorum! Gelmiş beni öpüyorsun." Yutkundum.
"Yapma." Diye devam ettim. "Kendime hakim olamıyorum." Kaşlarımı çattım.
"Olacaksın!" Başıma bir ağrı saplandı.
"O gün nasıl olduysan öyle olacaksın." Bana doğru bir adım geldi.
"Beni hatırlamadığım bir gün için cezalandırmak mı istiyorsun?" Gülümsedim. Bir damla yanağımdan yuvarlanıp yere çarptı.
"Hatırlamıyor olman senin yaptığın bir olay olmasını değiştirmiyor." Bir adım geri çıkıp mesafeyi kapatmasına engel oldum.
"Söyle o zaman ne yaptım!" Gözlerimi kapattım.
Koca bir savaş meydanında karşı karşıya kaldığımızı bilsen böyle heyecanlı olmazdın öğrenmek için.
Sevdiklerimi öldürdüğünü bilsen duymak istemezdin çığlıklarını.
Bilmediğin şeyleri öğrendiğinde kalamayacaktın ki yanımda...
"Acelen ne?" Geriye doğru döndüm. "Hatırlıyorsun ya yavaş yavaş." Bir kaç adım attım.
"Bu da senin cezandır Belial belki de." Omzumun üstünden baktığımda olduğu yerde durduğunu gördüm.
"Sebep olduğun şeyleri yavaş yavaş tekrar yaşamak." Tekrar önüme döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTİEL
Fantasy(TAMAMLANDI) Yıl 1919 İzmir işgal altında. Farklı bir dünya ve boyuttan dünyaya, işgali bitirip savaşı sonlandırmakla gönderilen Aftiel ve Belial, Türk ve Yunan kimliklerin içinde karşı karşıya kalır. Bir zamanlar benzer bir savaşın içinde Aftiel'e...