Kendimi geri çektiğim zaman Andreas bana doğru geldi.
"Yaklaşma." Diye mırıldandım. "Beni buna mecbur ettiğin için seni affetmeyeceğim." Gözlerini kapatınca odadan çıktım. Hızlı hızlı yürüyüp evi arkamda bıraktığımda adımlarım biraz olsun sakinledi.
"Ahsen!" Resul'ün sesiyle yüzümü silip ona doğru döndüm.
"Bu halin ne?" Diye sordu.
"Anlaşma yaptık artık beraber hareket edeceğiz." Gözlerini kıstı.
"Ağladın mı?" Başımı iki yana salladım.
"Önemli değil hadi eve gidelim." Nefesini bıraktı.
"Bu sabah yatağımda bir not buldum." Bakışlarım ona kaydı.
"Benim bedenim buradaymış. İzmir'de... Şu an onunla aynı havayı soluyoruz. Ve eğer onu bulabilirsem bu işkence bitecekmiş." Yutkundum.
"Senin buraya gönderilmen o yüzden miydi yani?" Omuzlarını kaldırıp indirdi.
"Bilmem belki de." Duraksadım.
"Nasıl hissediyorsun?" Derin bir nefes aldı.
"Merak ediyorum sadece. Bir canlı ne yapmış olabilir ve ruhu kaybolmuş olabilir ki? Bak bu öyle herhangi bir durum değil. Bu basit bir acı değil... Düşünüyorum suçum neydi acaba, neydi de bu hale geldim." Dudaklarını yaladı.
"Bir ip ucu var mı?" Başını iki yana salladı.
"Bir gün hislerim doğru kişiyi gösterecekmiş." Gülümsedi.
"Neyse boş ver beni, sen gerçekten iyi misin?" Başımı salladım.
"Olmak zorundayım." Üzerindeki ceketi çıkarıp omuzlarıma doğru koydu. "Üşüme." Dedi sakince.
"Biliyor musun Ahsen şu an benden nefret ediyor ve aynı düzeyde Kubilay için acı çekiyor." Kaşlarını çattı. "Nasıl yani?"
Kalbimi tuttum. Acı çok fazlaydı. Dayanmak bir yerden sonra eşiği arttırıyordu. Bir kolunu omzuma atıp sarıldı.
"Abin yanında merak etme." Gülümsedim.
"Esma Sultan seni böyle gördüğünde ne olacak merak ediyorum." Başımı eğdim.
"Evet o detayı unutmuştum."
---
Halide Edip'in bir yazısını basmak için Matbaayı kullanacaktık. Dalgın bir şekilde baskı için malzemeleri masaya koyduğumda Kubilay içeri girdi.
"Erken gelmişsin." Başımı salladım.
"Bir an önce basalım çocuklar dağıtsın." Nefesini tuttu.
"Bitecek mi dersin bu zulüm?" Gözlerim dolduğunda başımı salladım.
"Biter." Nefesini içine çekti.
"Nedense bir ömür bu esaretin prangalarını kırmak için uğraşacağız gibi hissediyorum." Sırtımı masaya dayadım ve ona doğru döndüm.
"Hayallerin var mı Kubilay?" O da yanıma gelip benim gibi sırtını dayadı.
"Şu an bir hayalim var sadece ve onun için mücadele veriyorum." Gülümsedim.
"Senin hayalin ne? Şu Teğmenle alakalı bazı lakırdılar dolanmaya başladı." Nefesimi tuttum.
"Ah o mu?" Birden kapı açılınca Osman ve Resul girdi ve lafım yarıda kaldı.
"Başladık mı?" Başımı salladım. "Neredeyse başladık sayılır." Resul yanıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTİEL
Fantastik(TAMAMLANDI) Yıl 1919 İzmir işgal altında. Farklı bir dünya ve boyuttan dünyaya, işgali bitirip savaşı sonlandırmakla gönderilen Aftiel ve Belial, Türk ve Yunan kimliklerin içinde karşı karşıya kalır. Bir zamanlar benzer bir savaşın içinde Aftiel'e...