Bölüm 20- 24 Saat-

11 6 4
                                    

Bölüm şarkısı: Nemra- hmm...

---

"Andreas!" Diye bağırdım arkasından. Durmadı ve siyah şapkasını düzeltip yürümeye devam etti. Yetişip kolundan tuttum.

"Dur bir." Kolunu çekti. Tekrar arkasını döndüğünde önüne geçip göğsünden tuttum.

"Şaka mısın?" Nefes nefese kalmıştım.

"Bu defa hangi görevinim?" Diye sordu tek nefeste. Üzgün bir sima ile yüzüne baktım.

"Belial." Yüzüme yaklaştı.

"Andreas." Diye düzeltti yine.

"Of başa mı sardık?" Ellerini sıktı.

"Biz hiçbir yere dönemedik, dönemeyeceğiz de burada çürüyüp gideceğiz." Başımı eğdim.

"Bak beni bir dinle hak vereceksin." Kaşlarını çattı.

"Sana bir de hak mi vereceğim?" Dediğinde gülmeye başladı. Gözlerinin içine baktım.

"Ahsen onu seviyor." Dedim dişlerimin arasından.

"Ben nasıl seni seviyorsam o da onu seviyor anladın mı? Biz işimiz bittiğinde bu bedenleri terk edeceğiz. Ama onlar... Bir şansları olsun istedim." Gülmeye başladı.

"Ne kadar düşüncelisiniz öyle sinyorita." Diye mırıldandı.

"Peki Andreas ona ne olacak düşündün mü hiç?" Yutkundum.

"Ailesine, babasina ve hatta ülkesine ihanet ediyor. Burayi kurtardiğimizda onu da kurtarabilecek miyiz dersin?" Sustum.

"Senden bir cevap bekliyor." Gözlerimi kapattım.

"Ona da yazik Ahsen'e ne kadar üzülüyorsan ona da üzül ama ben senin kötü hissedeceğin hiçbir şey yapmiyorum hâlâ ve senin aksine." Gözlerimi açtığımda bir rüzgar esti.

"Ben sana zarar verecek bir şey yapmadım." Gözlerini kıstı.

"Yaptin bunu nasil göremezsin?" Bir adım attım.

"Tamam özür dilerim." Başını iki yana salladı.

"Benim de artık Andreas'i düşünme zamanim gelmiş." Elini tuttum.

"Yapma." Dedim umutsuzca.

"Bu defa yapma bana inan bir kere ya! Karşında görürsün de anlarsın diye bütün zırhımı indiriyorum ama sen benim gözlerime bakmıyorsun bir kere bile!" Yüzünü sıvazladı.

"Bağırma." Diye uyardı.

"Teğmen," dedim sakince. "Böyle vaz geçerseniz benim de savaşmak için bir nedenim kalmayacak." Gözleri yüzümde gezindi.

"Ne demek bu?" Diye sordu.

"Söze hacet yok artık demek." Bir adım geri çıktım.

"Gidebilirsiniz teğmen." Adım atmak yerine yetinde kalmaya devam etti ama bu uzun sürmedi.

---

Ellerim ve ayaklarım bağlanmış yerde oturuyordum. Bu hale nasıl geldiğimi bilmiyordum. En son o sokaktan ayrılmış eve gidiyordum ama bir anda her yer karardı.

"Ne oluyor." Diye mırıldandım.

"Uyandın mı?" Mehmet'in sesini duymayı beklemiyordum.

"Ne oluyor?" Diye sorduğumda bana yaklaştı.

"Onu ben sana soracağım. Sen de anlatacaksın. Kimsin sen?" Yüzümü ekşittim.

"Mehmet bırak beni." Dediğimde sandalyeye oturdu.

AFTİELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin