Bölüm 26-İşkence-

8 7 0
                                    

Bölüm şarkısı: CRYOSHELL- NATURE GİRL

...

"O gün neden beraberdiniz?" General'e baktım. Bir sandalyede oturuyordum. Soğuk bir hücreye almıştı beni.

"Yaralanmıştı yardım etmek için gittim." Kaşları kalktı.

"Öyle mi yarasi neredeydi peki?" Gülümsedim.

"Sol omzunda, kemiğin üç parmak altı hizasından başlamış bir kurşun yarasıydı." Bana doğru yaklaştı.

"Alakadar oldunuz yani?" Gözlerimi kapatıp açtım.

"Bir Yunan teğmenine mi?" Bir süre yalnızca yüzüne baktım.

"Ben bir generalin eşine de bakmıştım, yapmadığım şey değil. Benim mesleğimin dili, dini yok." Üzerime doğru gelip ellerini sandalyenin yanlarına koydu.

"Nedense doğru söylemediğinizi düşünüyorum. Haksiz miyim? Yoksa hislerime güvenmeli miyim?" Cevap vermedim. Odanın içinde dolanmaya başladı. Arkada duran askere baktı.

"Getirin." Dedi tok sesiyle. İki asker önce ağzımı sonrada ellerimi bağladılar. Karşı koyamadım. İçeriye gözü bağlı Andreas'ı aldıklarında yutkundum. 

"Oğlum nasil oldu yaran?" Andreas yutkundu.

"İyi." Dedi sadece.

"O küçük hanimin söylediğine göre yaran varmiş." Yanına gidip omzunu açtı ve yarayla karşılaştı.

"Nasil oldu bu?" Andreas omzunu geri çekti.

"Deponun çevresinde bir hareketlenme vardi onu görünce müdahale ettim ama ateş açildi." Başka bir şey söylemedi.

"Beceriksizler." Dedi sırıtarak. "Kursun siyirmis sadece." Andreas etrafına baktı.

"Biraktiniz mi onu?" General etrafında döndü yine.

"Merak ediyorum Andreas yoksa sen bu kiza asik misin?" Odada bir süre sessizlik oldu.

"Cevap ver oğlum." Dedi dişlerini sıkarak. "Asik mi oldun?" Andreas ellerini yumruk yaptı.

"Hayir." Dediğinde gidip gözlerini açtı. Andreas başta göremedi ama gözlerini birkaç kez açıp kapayınca beni gördü.

"O zaman neden onu koruyorsun?" Dedi general.

"Ne yapiyorsun baba?" Dedi Andreas gözlerime bakarken.

"O neden hala burada?" General ayaklarımın altına su dolu bir kap koyduğunda sertçe yutkundum.

"Çünkü bana yalan söylüyorsun oğlum. Ve babaya yalan söylediğinde ne olacağini sen çok iyi biliyorsun. Değil mi?" Suyun içine iki kablo koydu.

"Bu kıza asik misin?" Dedi tekrar.

Andreas yüzüme bakarak başını iki yana salladı. "Hayir." Dedi tekrardan. Babası kabloların ucunun bağlı olduğu kolu çevirince bütün vücudum acıyla titredi. Bir kaç saniye süren bu işkence bir ömür gibiydi.

"Yalan söyleme evlat." Dedi kolu bırakıp Andreas'ın yanına gitmişti. "Gözler öyle söylemiyor hiç." Andreas gözlerini benden almamıştı. Nefes alıp vermeye devam etti.

"Asik mi oldun?" Andreas gözlerini kapattı ve başını olumlu anlamda salladı.

"Ona bir sey yapma." Diye mırıldandı. Babası ayağa kalkarken yüzü bembeyaz olmuştu.

"Benim oğlum bir Türk kizina..." Kolu tuttuğu eli yine dönerken ağzımdaki bez bağırmamı engelledi. Dişlerimi sıkıp kırmayayım diye bezin büyük bir kısmı dişlerimin arasındaydı.

AFTİELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin