Bölüm şarkısı: nothing to fear
---
"Silahların yerini öğrendim." Dedim elimdeki bez çantayı masaya koyarken. Kubilay ayaklandı.
"Neredeymiş?" Yüzüne baktım.
"Bu gece bir depoya taşınacaklarmış." Kaşlarını çattı. "Eğer o silahları kullanmaya başlarlarsa..." Diye mırıldandı.
"O yüzden buna izin vermeyeceğiz." Yüzünü sıvazladı.
"Nasıl yapacağız?" Ellerimi masaya koydum.
"Ya depo patlayacak ya da..." Nefesimi tuttum. "Taşımalarını bekleyeceğiz." Kubilay ayağa kalktı.
"Tamam." Dedi sakin bir tınıyla.
"Resul ne zaman gelecek?" Gözlerimi kapattım.
"Sorma aşık olmuş, memleket kadar mühim diyor." Kubilay güldü.
"Kime?" Elimi yüzüme kapattım.
"Aynaya." Güldüğünü hissettim.
"Nasıl yani?" Dedi sırıtarak. "Bildiğin aynaya aşık olmuş kendimle aramda farklı bir bağ hissediyorum diyor." Gülerek başını salladı.
"Akıllı bir kişi yok etrafımda." Dediğinde dudak büzdüm.
"Bir kişi bile mi?" Dedim. Başını kaldırdı.
"Sen hariç." Dedi yavaşça dudaklarıma bakıp. Eski halimi aldım.
"Yeni baskı yapacak mıyız?" Kaşlarını kaldırdı.
"Ne basacağız ki bu defa?" Sessiz kaldım. "Gerçi ben bir şeyler yazmaya çalışırım eğer olur dersen." Dediğinde yüzüne baktım.
"Yazabilir misin?" Başını kaşıdı.
"Yani deneyeceğim ne kadar olur bilmem." Yanına doğru gittim.
"Tamam kabul sen yaz o zaman ben biraz hastanede olacağım." Başını sallayarak beni onayladı.
"Tamam işin bittiğinde görüşürüz." Binadan kimseye görünmeyip çıktım ve hastaneye doğru ilerledim. Gün doğmuştu artık. Rıhtımdan sesler geliyordu.
---
İşim bittiğinde elimi alnıma koyup ovaladım. Başım çatlıyordu. Bitmeyen bir zulmün izlerini silmeye çalışıyordum. Ellerim görünmez kan lekeleriyle doluyor ne kadar yıkarsam yıkayayım geçmiyordu. Zaman o kadar yavaş işliyordu ki bedenler acı içinde kıvranıp iyileşmeyi bekliyordu.
Zaman bile iyileştiremiyor yeni yaraların açılmasına olanak sağlıyordu. Analar ağıtlarla bedenleri uğurluyordu ama bir son olmuyordu.
Döngü...
İçinde sıkıştığımız durum buydu. Her geçen gün eksilen uzuvlara açıklayamadığım durum bu...
Yara çoktu yaralı değil. Sarmak için ellerim yetişmiyordu, ellerim yetişse kalbim dayanmıyordu. Canım acıyordu ve hangi ilaç bunu geçirirdi bilmiyordum.
"Acil doktor lazim!" Diye bağıran bir Yunan askerini duyunca adımlarım ona yöneldi.
"Ne oldu?" Dediğimde bana baktı. "Generalin eşi iyi değil acil gitmen lazim." Kaşlarımı çattım.
"Bu kadar insanı bırakıp mı?" Dediğimde kolumdan tuttu.
"Bu generalin emri!" Kolumu çektim.
"Generalinize... Çantamı alayım bekle burada." Başını salladı.
"Acele edin doktor." İçeriden malzeme çantamı aldığımda bir hemşireye seslendim.
"Ben gelene kadar size emanet." Onayladığında askerin yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFTİEL
Fantasy(TAMAMLANDI) Yıl 1919 İzmir işgal altında. Farklı bir dünya ve boyuttan dünyaya, işgali bitirip savaşı sonlandırmakla gönderilen Aftiel ve Belial, Türk ve Yunan kimliklerin içinde karşı karşıya kalır. Bir zamanlar benzer bir savaşın içinde Aftiel'e...