Hiç karşınızda yıllar sonra sevdiğiniz birini gördünüz mü? Ben şu an görüyorum. Karşımda dimdik duruyor. Yılların onu değiştirmesine rağmen yine de onu tanıdım, tanıyabildim. Zaten insanı tekrardan dünyaya gelecek olsa bile yine sevdiğini tanır. O da bana bakakalmış görünüyor. Acaba benim gibi onun da hızlı kalbi bir şekilde mi çarpıyor, gözlerini gördüklerine inanamıyor mu, beyni gözlerinin gönderdiği görüntüden hemen karşısındakini tanıyabildi mi?
Biz onunla uzun süre donakalmış bir şekilde dururken onun yanında gelen kız onun kollarına sarıldı. Kaşlarımı çattım, kafamdaki korkutucu senaryoyu atmaya çalıştım. Sonra Sarp da benim koluma dokundu. Gökmen'e bakışlarımı çevirdim. Bana mahcup bir şekilde bakıyordu. Neden bana önceden dememişti ki? Hem neden benim ona olan aşkımı bile bile onu yanında bir kızla getirmişti?
Herkes sessizce birbirine bakarken, onun yanındaki kız konuşmaya başladı:
-Gökmen neden burada bekliyoruz, biz Miraç'la çok yorulduk, demi aşkım? Hem akşam da oldu.
"Aşkım" mı demişti yoksa benim kulaklarım mı yanlış işitmişti? Yine sertçe yutkundum. Kalbimde bir yerlerin daha çok da tam ortasının ağrımaya başladığını hissettim.
Miraç bana bir süre daha baktı sonra yanındaki kıza dönüp, gülümseyerek:
-Evet, aşkım ben de yoruldum, deyip Gökmen'e dönüp devam etti. "Gökmen bize bir yer ayarlayabilir misin?"
Tekrardan bakışları bana döndü. Tepkimi görmek istiyor gibiydi ama ben umursamamaya çalıştım. Aslında normalde Gökmen'i bizim evde misafir edecektim ama diğerleri de olduğu için bir şey diyemedim. Çünkü onların bu sevgili hallerini her dakika görmeye dayanamazdım.
Ben de onu şaşırtmak için Sarp'a döndüm ve:
-Canım, Gökmenler otelde kalsınlar o zaman. Sen de onlara bir otel ayarlayıver. Ben de eve gideceğim, ondan önce beni eve bırakırsın, deyip Miraç'a bakıp ardından tekrardan Sarp'a bakarak devam ettim:
"Sana çok fazla yük yüklemiyorum değil mi?"
Bunu derken masum çocuklar gibi söylemiştim. Olabildiğince Sarp ile yılın aşıkları gibi görünmeye çalışıyordum. Ben çabalıyordum ama Sarp zaten kendiliğinden bunu yapabiliyordu. Onu yıllar sonra karşımda görünce şuna emin oldum ki, Sarp'a hiçbir zaman aşık olmamıştım. Çünkü eğer aşık olsaydım şimdiye Miraç'ı unutmuş olurdum. Ne kadar Sarp için üzülsem de elimden başka bir şey gelmezdi.
Soruma Sarp bana aşk olsun der gibi bakarak cevap verdi:
-Ne demek o canım? Hiç öyle şey olur mu? Sen ne istersen ben yapmaya hazırım.
Hemen ona sarıldım. Yanımızdakiler hiç umurumda değildi. Sonrasında Sarp otel ayarlamak için telefon konuşması yapmaya gitti. Biz de yakınlarda bir kafede oturup Sarp'ı beklemeye başladık. Yan sandalyemde Gökmen, karşımdakilerde ise Miraç ve o kız vardı. Kimse konuşacak bir şey bulamadığı için Gökmen bizi birbirimizle tanıştırdı ama sadece o kızla tanıştırsa da yeterdi. Kızın adının Defne olduğunu öğrendim. Ben de ona kendi adımı söyledim.
Tanışma fastımız bittikten sonra ortam tekrar sessizleşti ama bazıları öylece yerlerinde duramıyordu! Kendimize bir kahve söyledik. Miraç eskiden kahvesini Cappuccino severdi, bu hâlâ böyle mi diye onun sipariş verdiği kahveye baktım. Evet, hâlâ bunu seviyordu. Ben de Mocha kahve siparişi vermiştim. Her zamanki gibi gözlerimi kapatıp önce kahveyi kokladım. Sonra bir yudum aldım. Gözlerimi açtığımda direkt Miraç'ı gördüm. Bana gülümseyerek bakıyordu. Hemen bakışlarımı kaçırdım.
Hava tamamen kararmıştı. Karşımdakiler birbirlerine dönmüşler gülüşerek kısık sesle sohbet ediyorlardı. Ben ise kıskançlığımdan kuduruyordum. Gökmen de eskisi gibi bana destek olmaya çalışıyordu. Arada Miraç Defne bir şey anlatırken önüne düşen saçları geri atıyor veya yanaklarını okşuyordu. Usulca Gökmen'e doğru yaklaştım ve merakla sordum:
-Bunlar her dakika böyleler midir?
Başını olumsuz anlamda sallayıp cevap verdi:
-Normalde böyle değildirler ama belki bu sana özeldir.
-Hı, ne demezsin!
O bana gülerken ben onları izliyordum. Sarp da çok geç kalmıştı. Sonra aklıma kahvem geldi. İçimi belki rahatlatır diye bir dikişte bitirdim. Boğazım feci şekilde yanmıştı. Umursamadım. Bu sahnelere daha fazla dayanamayıp, bir taksiye binip eve doğru yol aldım. Eğer biraz daha kalsaydım orada herkesin önünde ağlamış olacaktım. Ağlamalarıma dayanamayan şoför amca ne oldu diye sorsa da bir şey demedim, yol boyunca arada beni endişeyle aynadan seyretti.
Eve geldiğimde hızlıca odama çıkıp direkt yatağıma girdim. Gözlerimi yumdum. İçimdeki acıyı dindirmeye çalıştım. Ama olmadı, ben de bugünü ve geçmişi düşünmeye başladım.
Siz hiç sevdiğinizin sizin karşınızda başka kızlarla ilgilendiğini, gülerek sohbet ettiğini, en kötüsü ona ikiye bir gülümseyerek baktığını görüp öylece bir şey yapmadan uzaktan izlediğiniz; o sırada ruhunuzun bedeninizden çoktan çıkmış olup, kalbinizde bir saplantı, boğazınızda bir düğümlenme ve bütün bedeninizin bir kutuplara gidip oradan da çöle gittiğini hissettiğiniz oldu mu?
Güneş Aya sorar; "yer değiştirelim mi?" Ay cevap verir; "Sen geceleri ağlayan insanların seslerine dayanabilir misin?" Güneş cevaplar; "Peki sen gündüzleri ağlamamak için kendini avutan insanların iç sesine dayanabilir misin?"
Bu söz belki benim en sevdiğim sözlerdendi. Benim için o kadar doğruydu ki. Böyle olduğum zamanlar bu söz hep aklıma gelir ve daha da duygulanırdım. Ben de bugün bunu uygulamıştım, gündüz ağlamamak için kendimi avutmuş geceleyin yatağımda hıçkırarak ağlamıştım...
TEŞEKKÜRLER💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAYANLAR
Lãng mạnYıllar sonra eski ortaokul aşkıyla karşılaşan Zeynep'in hikayesini okumaya ne dersiniz? Yıllar sonra kendine yeni bir sevgili yapan Zeynep bir anda karşısında eskiden aşık olduğu ama bunu ona söyleyemediği ortaokul aşkını görür. Ama onun kolunda sar...