Sabah bir anda gözlerimi açtım. Rüyamda o anı görmüştüm, hatta geçmişe dönüp o anı yaşamıştım. Mutlu olmuştum aslında. Ne kadar Sarp ile birlikte olsam da yine de hala gönlümde ve kalbimde onun olduğunu hissediyordum. Sarp'ı o olarak görüyordum. Biliyorum, Sarp'ın belki duygularıyla oynuyorum ama bunu isteyerek yapmıyorum. Ne kadar unutamaya çalışsam da bunca yıl onu unutamamıştım ama o beni kesin unutmuştu.
Kafamdaki düşüncelerimi savurarak yatağımdan kalktım. Aşağıdan kahvaltı kokuları geliyordu. Saatime baktım. Okula gitmek için yarım saatim vardı. Hızlıca üzerimi değiştirdim, biraz makyaj yaptım. Sonrasında hemen aşağı indim. Annem kahvaltıyı çoktan kurmuştu. Yanına gidip yanağına öpücük kondurdum. Birbirimize günaydın dedikten sonra babam da hazırlanıp gelmişti. Hep beraber masaya oturduk. Ben hızlıca birkaç şey atıştırıp kalktım. Çantamı da alıp evden çıktım. Babam doğum günü hediyesi olarak bana araba almıştı ve bu ilk kullanışım olacaktı. Heyecanla sürücü koltuğuna oturdum. Önceden araba sürmesini öğrenmiş, ehliyetimi almıştım. Arabamı çalıştırıp yola koyuldum. Okula geldiğimde park yerine park ettim, biraz zorlansam da. Hem dünden dolayı hem de arabamdan dolayı baya dikkat çekmiştim. Arabadan iner inmez yanıma Sarp gelip bana sarılmıştı.
Bir süre sonra ilk derse girdik. Bu aralar dersler ve konular zorlamıştı. O yüzden herkes pür dikkat anlatılanları dinleyip, not tutuyorlardı. Ve benden onlar arasındaydım. Cansu'nun yardımıyla notlarımı tamamlıyordum. Ders bitince araya girdik. Kantine gidip kendime içecek bir şeyler aldım. Sarp da her zamanki gibi benimleydi. Ayrıca yanımıza Cansu da gelmişti. O Sevilay'dan sonra bu okulda sevdiğim yakın arkadaşımdı. Cansu dışında Asya da vardı tabi. Onunla da kütüphanede buluşacaktık. Bu dörtlü birlikte ders çalışacaktı.
Ekibimiz tamamlandığında kütüphanede ders çalışmaya başladık. Anlamadığım bazı yerler vardı ve onunla uğraş veriyordum. Bunu Sarp da fark etmiş olacak ki yardım etmeyi teklif etti. Ben de başımı sallayarak kabul ettim. Sonuçta o bu konuları bir yıl önce gören birisiydi ve tecrübeliydi. O bana sessizce konuyu anlatırken yanımıza her okulda olan gıcık öğrencilerden biri geldi.
"Ooo, sevgililer yine bir araya gelmişler. Üstelik Sarp ona anlamadığı konuyu anlatıyor. Ay, ne romantik!"
Sinirle gözlerimi kapatıp, biraz sakinleşmeye çalışarak ona döndüm. Kızı görüp, sesini duymak bile insanı sinir etmeye yetiyordu. Ayrıca kendisi Sarp'tan da hoşlanıyordu.
"Ne o, kıskandın mı Beril?! Zoruna mı gitti?" dedim, tatlı kız gibi. Dudaklarımı da büzdüm. O da durur mu, bütün gıcıklığıyla cevap verdi.
"Sarp'ı senden mi kıskanacağım? Hıh, yanılıyorsun!"
Dalga geçermiş gibi konuşması ve bu tavırları sinirimi bozuyordu. Bana yıllar öncesindeki Aslı'yı hatırlatıyordu. Ona sinirlendiğim gibi bu kıza sinirleniyordum. Ben sinirlerimi çok kontrol edemeyen birisi olduğum için olacakları tahmin edip önlemek isteyen Sarp, benim önüme geçip Beril'e sert bir şekilde buradan gitmesini söyledi. Ayrıca beni sakinleştirmek için de arkadan elimi tutuyordu. Kızlar da yanıma gelmişler bana destek oluyorlardı. Onlara geçmişimde yaşadıklarımı anlatmıştım.
O gidince hem sakinleşmek hem de dinlenmek için kantine gidip kahvelerimizi içerken biraz sohbet ettik. Ardından yeniden derse döndük.
Yemek molası verilmişti. Herkes kantine gitmişti. Ben de kantine gitmeden önce lavaboya gitmiştim. Tam oradan çıkarken biri benim kolumdan tutup duvara dayadı. Bu Beril idi! Bu kız benden, bizden ne istiyordu? Zorla Sarp'a mı sahip olmak istiyordu gerçekten?
Beni duvara bastırıp fısıldayarak konuşmaya başladı:
"Bak kızım benimle uğraşma! Sarp'tan vazgeç! O benim anladın mı? Her zaman da benim olacak."
Dediklerine sinirle gülerken:
"Sarp sana bakmazken bu nasıl olacak acaba?" diye sordum. Beni iyice duvara bastırmaya başladı. Canım çok yanmaya başlamıştı. Bunu belli etmemek için sürekli gülüyordum, bir yandan da onun kollarından kurtulmaya çalışıyordum.
"Seni onun hayatından çıkarınca bu olacak merak etme!"
Derken Sarp'ın Zeynep diye seslenen sesi duyuldu. Beril beni hemen bıraktı. Göğüs kafesim ağrıyordu. Ellerimle kalbimin etrafını ovarken beni duvara ittirdi. Burnumu duvara sert bir şekilde vurdum. Şiddetli bir şekilde burnum acımaya başladı. Acıyla gözlerimi yumup ellerimde burnumu tuttum. Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Yere çömeldim. O sırada Beril çoktan yanımdan uzaklaşmıştı.
Ben burnumu tutarken, burnumdan bir sıvının geldiğini hissettim. Ama çok fazla şekilde. Hızlıca burnumu elimle tıkadım. Çantamdan peçete çıkarıp burnumu sildim. Yavaşta gözlerimi aralayıp peçeteye baktığımda kan gördüm. Onun şokuyla ve acısıyla bu sefer bir uykuya gözlerimi yumdum.
----
Ben burnumu sınıftaki dolabın kapağına vurmuştum. Yine burnumda şiddetli bir acı, burnumdan fazlaca bir sıvı geldiğini hissetmiştim. Yine gözlerimi yummuş ve yumuk gözlerimden yaşlar akmıştı. Aslında biz Miraç ile sınıftaki dolaplıkta bulunan kitapları düzenliyorduk. Görevimiz buydu. Ve işimiz bitince dolaplığın kapağını kapatırken burnumu çarpmıştım. Benim bu halimi gören Miraç iyi olup olmadığımı soruyordu endişeyle. Ellerimle burnumu tutarak ondan peçete istedim. 1 dk sonra Miraç peçeteyi getirmişti. Gözlerimi açmayarak hemen peçeteyi alıp ellerimle tuttuğum burnumu silmiştim. Bu sefer gözlerimi açmam gerektiğini düşünüp yavaşça araladım. Elimdeki peçeteye baktım. Kan vardı. Burnum kanıyordu. O sırada yanıma arkadaşlarımın da toplanmış olduğunu gördüm. İyice burnumu silmeye başladım. Hemen Beste adındaki bir arkadaşım lavaboya gitmeyi teklif etti. Yanımda beni korkuyla izleyen Miraç bu teklifi başıyla onaylayıp koluma girdi. Bu yaptığı ne kadar centilmen olsa da sınıf tarafından yanlış anlaşılma ihtimali vardı. Ama o an bunu umursamayıp sıkıca ona tutunup yarı açtığım gözlerimle lavaboya yürüdüm. Arkamızdan Beste, Çiğdem, Sıla da geliyordu.
Lavaboya geldiğimizde kızlarla içeri girdik. Burası kızlar için olduğu için Miraç kapıda kalmıştı. Diğerleri bunu umursamayıp benimle ilgilenirlerken Sıla Miraç'ın yanına gidip:
"Sen burada durma, hem sen buradayken Zeynep rahat hissedemez." Deyip kapıyı yavaşça yüzüne kapattı. Ben de pür dikkat onları dinlemiş ve izlemiştim. Yanımdakilerin ne dediklerini duymuyordum bile. Kapı kapanırken bile Miraç hala orada kalmış beni korku ve endişeyle izliyordu. Onun benim için endişelenip korkması ve benimle ilgilenmesi beni çok sevindirmişti. Acıyla sızlayan burnumu bile unutmuştum.
Ardından kızlarla burnumun kanamasını durdurduk. En sonunda öğretmenimiz bana bir buz verdi. Burnumda buzla sınıfa giderken bizim sınıftan hemen bir önceki sınıfın kapısı açıktı ve içinde de sırada sessizce yatan Miraç vardı. Acaba beni mi düşünüyordu? Bunu ne kadar merak etsem de hemen sınıfa girip sırama oturdum. Kızlar da etrafıma oturdular. Birkaç dakika sonra sınıfın içerisine Miraç girdi. Doğruca yanıma gelip boş olan yanıma oturdu. Hemen iyi misin diye sorup bana sıkıca sarıldı. Sonrasında Sıla Miraç'a:
"Sen neden geldin? Hem kıza neden sarılıyorsun ki?" dedi. Tam Miraç cevap verecekken araya Beste onun yerine cevap verdi:
"Kankası sonuçta yanında kalsın, sarılsın. Hem bu en çok onun hakkı."
Bu cevaba Sıla hiçbir şey demeyip sustu. Bu cevabı gerçekten de çok beğenmiştim. Ayrıca bunu dedikodu uyduran kişilere de demek lazımdı. Beste'nin cevabını ben kadar Miraç da sevmiş olacak ki gülümseyerek bana bakıyordu. Ardından sohbet etmeye başladık. Ne kadar burnum sızlasa da onlara belli etmemeye çalıştım. Hem Miraç'ın anlattığı komik şeyler bana bunları da unutturuyordu zaten.
---
TEKRARDAN MERHABA YENİ BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. OKUYANLARA TAVSİYEM YAZDIKLARIMI WATTPAD'İ TÜRKÇEYE ÇEVİRMEYİP OKUMALARIDIR. BİR DE BENİM BÖLÜMLERİME ÇOK YORUM YAPILMIYOR AMA ŞUNU SORMAK İSTİYORUM: SARP MI MİRAÇ MI?
TEŞEKKÜR EDERİM 🥰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAYANLAR
RomanceYıllar sonra eski ortaokul aşkıyla karşılaşan Zeynep'in hikayesini okumaya ne dersiniz? Yıllar sonra kendine yeni bir sevgili yapan Zeynep bir anda karşısında eskiden aşık olduğu ama bunu ona söyleyemediği ortaokul aşkını görür. Ama onun kolunda sar...