10. Bölüm
"Demek ki üstün yeteneklisiniz Bay Jeon."
Dediğimle birlikte bütün yüz kasları ciddileştiğinde kozun elime geçtiğini düşünsem de söylediği şey tamamen beklemediğim ve hazır cevap zihnimin bile gözlerini kocaman açıp öylece kalmasına neden olacak cinstendi.
"Sen bir de o yeteneği yatakta gör."
Bir süre öyle kaldıktan sonra güldüm. Hâlâ yıkanmamıştım ve kalçalarımda ondan geriye kalanlar da varken söylediği şey tamamiyle erotik bir hava meydana getiriyordu.
Ellerimi, avuçlarımla çenemin altına yaslayıp gözlerine baktım. "Buna itiraz eden bir ses yok."
'o' harfini çıkartırken kalın dudaklarımı iyice şekillendirdim ve kaşlarımı kaldırırken mırıldandım. O da yerinden kalktı ve heyecan verici adımlarıyla birlikte arkama geçip başını kulağımın yanına getirdi. Ellerini yavaşça, arkamdan karnıma ve göğsüme doğru getirip ufak hareketlerle okşarken kulağımın altını öptü.
"Yaramaz, arlanmaz bir çocuk gibisin." Diye mırıldandığında kendimi çoktan dokunuşlarına bırakmıştım. Söylediğine güldüm.
"Öyleyim, sende farklı sayılmazsın?"
Sandalyede yönümü çevirip dizlerimin üstüne çıkarak ona döndüğümde, ellerimi göğsünden omuzlarına doğru hareket ettirirken söylemiştim. Söylediğim şeyse pek hoşuna gitmemiş olacak ki durgun bir ifadeyle baktı bana.
"Taehyung, bazenleri zekânı kullanmayı bırakmalısın. Özellikle bu benim yanımdaysan fazlasıyla geçerli."
Söylediği şeye gözlerimi açıp güldüm. "Bu da ne demek?" Diyerek şaşkınlığımı belirttim.
"Bu demek ki, söylediğim sözler üzerine bazenleri sadece sus. Boyun eğ, itaat et." Cümleleri şaşkınlığıma farklı bir boyut kazandırmıştı. İtaat etmek ve boyun eğmek mi?
Kaşlarım kalkık öylece ellerimi boynuna doladığım adama bakarken o an aklımdan birçok şey geçiyordu. Meselâ, ailesi tarafından olgun ve tek çocuk olmam nedeniyle rahat yetiştirilen biri olarak Jeon Jungkook'un sıkı yönetimine mi girecektim? Ya da beni şaşırtacak, bunun gibi neler bekliyordu ki? Karşımdaki adamı gerçekten ama gerçek manada tanımadığımı ve bu işin çocuk oyuncağı olmadığını o an farkettim ve ellerimi yavaşça boynundan çekiyordum. Ancak buna izin vermeyerek ellerimi tuttu ve tekrar yerine yerleştirirken gülümsedi.
Kendimi tutamadım. "Anlaşılması zor birisin. Neden düşüncemi söylememeliyim?" Diye sordum. Biraz hayal kırıklığı, biraz şaşkınlık, biraz da anlamamazlığın ifadesi vardı yüzümde, biliyordum. O yüzden bakışları değişmiş, dik bakışlarına şevkat yerleşmişti.
"Hayır, düşünceni söyleyebilirsin. Ancak beni biraz olsun yerecek kelimelerden uzak durmalısın. Ya da beni alt etmeye çabalamamalısın. Bu kötü bir huy belki ama tahammülüm yok." Diyerek açıklık getirdiğinde nedense hâlâ sakinliğimi koruyabiliyordum. Bu yüzden kendime tekrar ve tekrar afferin notumu vermiştim. Sabrı öğreniyordum.
"Bu yermek değil Doktor..." dedikten sonra birçok şey söylemek için ağzımı açtım, ancak hemen sonra kapadım. Çünkü söyleyeceklerimden biri şuydu. Birlikte bir yola çıktık ve birbirini seven iki kişi olarak böyle sözler sorun olmamalı, idi. Ama hemen ardından farketmiştim ki; ne sevmesi, hangi çıkılan yol?
Çünkü biz sadece seks yapmıştık. Söyleyeceğim bir başka şey de, onun kibirli olmasından dolayı en ufak eleştiriyi ve ufak bir küçültücü sözü, hatta küçültme niyetiyle söylenmemiş öylesine sözleri kaldıramamasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduati
FanfictionLaboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davranamıyordum ki. İki tüp kan almam gereken kolları, bağlanmaya ihtiyacı olmayacak kadar damarlıydı fakat ellerim ve nefesim titreye titreye, kal...