28. Bölüm"Ah, hayır!" Elimdeki pantolonu ve tişörtleri fırlattım. Sonra sinirden ağlamaya başlarken belimi tuttum, fazlasıyla ağrıyordu. Normalde zaten birkaç gündür ağrım vardı ama stresten daha da artmıştı. Strese girdiğim şey ise bugünkü sınavımdan çok, bir aydır karnım yüzünden gitmediğim okula şimdi karnımı kapatacak bir şey bulamadan gidecek olmamdı. Aslında uzun zamandır karnımı kapatamadığım için dışarı çıkmıyordum. Son bir ayın ders notlarınıysa Fayette'den alıp çalışmıştım. Ayrıca sözünü tutuyor, bana her zaman yardımcı oluyordu. Hatta belim tutulduğu için birkaç gün yanımda kalmış ama yıllık sınavımızı olacağımız için iki gün önce yanımdan ayrılmıştı.
İki gündür iyice yerleştiğim ve bugünden sonra da kendi evime uğramayı pek düşünmediğim Jungkook'un evinde kendi kıyafetlerimi bir kenara ittim. Jungkook'un bol kıyafetlerden hoşlanmasına şükrederek dolabına bakındım. Kendime göre birkaç bol kıyafet almıştım ama Jungkook'un bol çeşitliliği daha fazlaydı.
Kolları düşük, neredeyse dirseklere kadar uzanan kollarıyla beyaz bir tişört bulduğum gibi üstümdekini çıkarıp onu giyindim. Dik durmadığım sürece karnımın pek anlaşılacağını da sanmıyordum. Güzel kapatmıştı. Sıkıntılı bir nefes verdim, bir tane de boru paça, yüksek bel bir jean giydiğimde hazır sayılırdım. Hazır olmayan tek şeyim aynadaki görüntüme bakmaktan bile çekinmemdi. Ne sanıyordum bilmiyorum ama kendimi dışarıya karşı oldukça kapatmıştım. Yerimde dikilip duruyordum. Sonunda bir adım atıp aynanın karşısına geçtiğimde gördüğüm görüntüyle moralim bozuk bir şekilde birkaç adım geriledim. "Hiç güzel değil!"
Kendi kendime söylenerek ayağımı yere vurduğum gibi belime yine bir ağrı saplandı. Yeterince görünüş sorunum yokmuş gibi bir de belimin ağrısı beni biraz daha zırlattığında daha fazla bu şekilde durmak istemiyordum. Başım ufacık, bacaklarım normal inceliğinde ama gövdem bir patatese benziyordu. En azından tişört, karşıdan gören biri için 'kilosu mu var yoksa?!' dedirtecek kadar kapatmıştı. Kötü olsaydı bile başka yakışan bir şey de yoktu ki, her giydiğim absürt duruyordu. Beyoncé değildim ki karnımı ortaya serdiğim bir kraliçe elbisesi giyip gezeydim.
Yeterince geç kalıyordum, bari yüzüm çok güzel olsun diye Jungkook'un odasına taşıdıklarımdan, makyaj malzemelerimi alarak yüzüme birkaç şey uyguladım. Sonra hazırdım. Çoraplarımı giyip hafif çantamı sırtıma taktım ve dış kapıya gidip beyaz ayakkabılarımı giydiğimde yavaşça dışarı çıktım. Üç aydır olduğu gibi kimseye görünmeden apartmandan çıkmak istiyordum.
Hızla asansörü çağırdığımda biri çıkıp görürse de birden umursamayasım gelmişti. Bu aralar böyleydim işte, az önce hissettiğimin tam aksini hissedebiliyordum. Aslında çok büyütülecek bir karnımda yoktu ama bazenleri kelimenin tam anlamıyla utanıyordum. Biliyorum, yapmamam gerekti ama bir şekilde bu konu da özgüven sahibi değildim. İnsanlardan bir söz duymamıştım ama yine de bakışlarından rahatsız oluyordum. Bu konuda, Jungkook yanımda olsa daha kolay olurdu diye düşünmeden edemiyordum. Bir şekilde daha kolay olurdu işte. Bazenleriyse umrumda olmuyordu, o benim bebeğimdi ve onu taşımaktan insanlara sergilemekten gurur duyuyordum. Ama neredeyse yedi aylık olmaya yaklaşmış karnımın büyüklüğü benim gurur aşamasını geride bırakmıştı.
Asansör gelip bindiğimde otoparka bastım. Şimdiki korkum da umarım aşağı inerken başkası binmezdi. Çünkü bir şekilde gündelik hayatta karşılaştığım insanlardı, tanımadıklarımdan daha ürkütücüydü. İstediğim gibi de oldu, kimse binmeden otoparka inip hızlıca arabamın yanına gittim. Zaten bu saatte boşuna endişeleniyordum. Saat daha sabahın altı buçuğuydu ve sınav saat on da başlayacaktı. Bu kadar erken gitmemin sebebi, bu saatte kampüste fazla insanın olmayışındandı. Bir daha da ne zaman çıkardım insanların arasından bilmiyordum. Şu ana kadar düşündüğüm, haziran ayında altıncı ayını bitirmek üzere olan bebeğim yüzünden Jungkook'un ofisine gidip oturmaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Graduati
FanfictionLaboratuvarda onun sürekli eşinin ben olacağımı söylemişti ama onunla yaptığım hiçbir şey de sağlıklı davranamıyordum ki. İki tüp kan almam gereken kolları, bağlanmaya ihtiyacı olmayacak kadar damarlıydı fakat ellerim ve nefesim titreye titreye, kal...